Salı, Aralık 20

uyuyamayan güzel


-"İnan ki gülümsene engel değil bu kırılma" dedi.

Saçlarını bigudilerle sarmış, mor bornozuyla pembe koltuğuma oturmuş, tırnaklarına siyah oje sürüyordu. Artık ondaki hiçbirşey tanıdık değildi. Kendi çatlak iç sesimi tanıyamıyor, tanımlayamıyordum.

-"Üstüne çok düşmek istemiyorum. Geçici bir kırgınlık yaşadığını biliyorum. Sen de artık kendi üstüne düşüp hayatını ağırlaştırmaktan vazgeçersen iyi edersin.."

Aniden uyanıyordum.. Dişlerimin arasından, gıcırdamayla gelen minik bir çığlık bölüyordu uykumu. Son günlerde hep aynı şey oluyordu. Gece üç dört sularında.. Rüyalar hep yorucuydu.. Uyanıyordum.. Uyanmayı sevmiyordum. Ne zaman uyansam bir özlem oturuyordu üstüme.. Gece üç dört suları.. onu geri isteme saatleri..

-"Lütfen öyle aşk acısı çekiyormuşsun gibi bakma yüzüme.. Öyle birşeyin içinde olmadığını biliyoruz, beni yani kendini kandırmaya çalışman çok tuhaf. Sadece uykun kaçtı hepsi bu. Doğduğunda da böyleydin sen.. Tam üç ay boyunca, uykundan uyanıp akşamları yedi ile dokuz arasında hiç durmadan ağladın. Büyüdükçe değişti mi bu? Hayır.. Kendimi bildim bileli hep gece teröründesindir. Uykunu kaçıracak bir bahanen hep vardır. Ağlayarak uyanmaya karşı garip bir ilgin olduğunu seziyorum."

Oysa artık daha az düşünüyordum onu. Hatta çoğu zaman aklıma bile gelmiyordu. Evet.. içimde bir yerleri kırdığı doğruydu ve zamansız uyanmalarla bu kırıklar batıyor olmalıydı sadece.. Çatlak yine haklıydı..

-"Kendini kötü hissettiğini biliyorum.. hissetmelisin de zaten. Ama ahmaklığın lüzumu yok.. Şu Küçük Emrah bakışlarını gözlerinden çıkar artık.. Yemezler".

Bazen oyunumun tanığı olmak için, kendime dışardan baktığımı hissediyorum. Bazen hangisi benim karıştırıyorum. Pembe koltukta oturmuş, ojelerini kurutmak için tırnaklarını üfleyen mi yoksa kahverengi koltuğa oturmuş, başını kirişe dayayıp tırnaklarını yiyen mi?

-"Bu deniz çok büyük okyanuslara uzanıyor. Bir damla suda boğma kendini."

Yine takma kirpiklerini takmıştı. Birşeye hazırlanıyor gibiydi.. yeni birşeyler...  "ne oluyor sana böyle" diye bağırdım. Cümlem havada asılı kaldı. Cevabı ben veremedikçe de öyle kalacaktı.
Odama geri döndüm. Saatimi yeniden kurdum. Yatağıma uzandım, gözlerimi kapayıp mucize sabahımı bekledim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..