Çarşamba, Nisan 13

inanır mısınız bilmem..



Günler titremelerle ve baş dönmeleriyle gelirdi..
Senin hep halletmen gereken büyük meselelerin vardı, benim aklımın alamayacağı kadar büyük meselelerdi. Acısına ortak çıkman gereken aciz uzantıların vardı, ben acıdan anlamazdım. Sana, okyanuslarda yüzüyorum oğlum ben bana komuyor diye artistlikler yapıyordum çeşitli şekillerde.. Oysa bir su damlasında boğulduğum günlerdi.. Sen akıllıydın, anlardın halimi.. ama karikatür gibi kızsın sen der, güler geçerdin her saçma hareketime.
Sonra...
Çok güçlüsün ya sen, bunu da aşarsın deyip çekip gitmiştin.. Saldırganlığım, kibirim ve kangren aşkımla beni öylece terketmiştin.
Günlerce beklemiştim.. yağmur yağsa da boğulup gitsem içinde diye.
Güçsüzdüm, sensiz olan hayatı çoktan unutmuştum. Bilmediğim yollarda dolaşıp yanlış yollara sapan karikatür gibi bir kızdım.. Yağmurları biriktirdim, kendi okyanuslarımın sahibi oldum. Senin bir bardak suda tökezlemeni sessizce seyrettim.
Sessiz kaldım. Ne öyle gözyaşı dolu mesajlar gitti benden sana, ne gece yarısı sesini duyma kıvranmalarım oldu. Dişlerimi sıkıp sustum. Seninle geçen yedi yılın her saniyesini defalarca tekrarladım içimden, herşeyi karikatürlere döktüm.. Nerden bakarsan bak hiç komik değildik.

Aniden girmiştin hayatıma. 16 nisandı, doğduğum gündü.. Aylarca sürecek bir çöl macerasına gidiyordun.. Uçağa binerken aramıştın beni.. Mutluluktan ağlamıştım saatlerce, döneceğin günü beklemenin tuhaf telaşıyla.. Ben o gün ölmüşüm meğer, yirmi yaşımda, hayatımın en deli baharında..
Aniden çıkmıştın hayatımdan.. 16 nisandı, doğum günümdü.. Aylarca sürecek deniz aşırı bir yolculuğa gidiyordun. Uçağa binerken aramıştın beni. Hayat garip demiştin, yıllar önce doğum gününde bulmuştuk aşkı.. garip bir diyalektik.. yıllar sonunda doğum gününde aşkı kaybettik.. ben gidiyorum.
Tarifini ancak bir cesedin yapabileceği bir acıyla ağlamıştım aylarca.. yıllarca..

3 gün sonra yine doğum günüm. 3 yıl geçti üstünden. Akla sığmaz 3 yıl.
Her adımda bir yerlere takılıp, bedenimizden birer parça bırakarak yaşamaya çabaladığımız 3 koca yıl. Başkalarını sevme denemelerimiz, bir yerlere ait olma çabalarımız, yeni hayat hırslarımız, tatsız tuzsuz hayatımızla geçen yıllar.
Birbirimizi bu kadar acıtmışken birbirimizi böyle delirerek geri istemelerimiz neden? Birbirimizi bu kadar parçalayarak geri isterken birbirimize bir türlü kavuşmamak neden? Nerden bakarsan bak, dünyanın en saçma iki insanıyız biz.

Bugün..
Dalgalarımı ehlileştirdim, okyanuslar sakin.
Güvenmeyi öğrenmeye çalıştığım biri var. Sana hiç benzemiyor. Hergün aynı saatlerde arıyor. Saçma sapan kıskançlık krizlerime sabırla katlanıyor. Sorduğum herşeyin cevabını alabiliyorum, akıllı olduğumu ve anlayacağımı düşünüyor. Telefonu kapalıysa şarjı bittiğindendir biliyorum. Karmaşadan uzak, normal bir hayatı var. Beni senin gibi sevmiyor. Seviyor işte, sade.. Bana olan aşkından dolayı çıkmazlar yaşamıyoruz.. artık kaç yaşına geldik, aşk yok biliyoruz.
Sana hiç benzemiyor.. içim rahat uyuyorum.

Perşembe, Nisan 7

seviyorumki..




Hoşgeldin bahar.. ben de seni bekliyordum ne zamandır.
İyi ki geldin lan.. billahi herbir yerimle özlediydim seni.. Canımsın, adamsın, büyüksün.. seviyorumm reyiz.
Çok pis motive oldum seni görünce.. Evde bahar temizliği yapma semptomlarına girdim, içimde durdurulamaz bir temizlik isteği var. Allah kısmet, nasip ederse başlayacağımdır.. Ev cinayet mahali gibi zira.. Allahın hikmeti işte, demek sen lazımmışsın lan bahar.
Seni seviyorum bahar. Kızım olsa.. yok lan adını "bahar" koymam, ama olsun seviyorum seni yine de..
Böyle çok mevsimsel falan içerikli oldum, tuhaflardayım..
Hem yazar belki burada başka birşeye gönderme yapıyordur, belki bahar amaç değil araçtır gibi klişelerdedir.. ne biliyorsunuzki..
Hadi öptüm..

Cuma, Nisan 1

başlık bulamadım



Falımda da çıktı bak.. Yüreğim şişmiş benim.
Şiş bir yürek, zayıf bir mantıktan daha ağır basıyor her zaman. Yüreğimin isteklerini ehlileştirmeye mecalim yok.
Zaten rejimlerdeyim, açlıktan halsizim.. Ayrıca her besine nadide bulunan bir esermiş gibi davranıp, ucundan minik ısırıklarla kendimi doyurmaya çalışmaktan, içten içe beynimi tüketmeye başladım.
Hemen herkesin bir fikri var.. Şiş yüreğimle, stresli işimle, uyuşuk hayatımla, ölüm rejimlerimle ilgili.. Ağzı olan herkes konuşmakla kalmayıp öğütler veriyor.
Ne yapmam gerektiğini bilmediğim doğru!.
Ömrüm katil rolü kesmekle geçmiş.. Kurban rolünü beceremedim. Suçu ruhuma sindirmeyi bilirim ben, başkasını affetmeyi değil.
Mükemmeliyetçi öğütlerinizi istemiyorum.. Zaten yüreğim şişmiş.. Yalan, yanlış, huzursuz.. her haliyle onu geri istiyorum. Evet.. mantığım zayıf ve ben böyle eksik kadroyla hep hatalar yapıyorum. Hatalarım beni üzüyor. Üzülmek sorun değil, ben onu geri istiyorum. Üzülmelerimle nasıl başedeceğimi biliyorum. Sökük yerden ipi çekiyorsun, bitiyor..
Şımrık bayram çocukları gibi yapıştı kapına şiş yüreğim.. Seni affetmeye alışmak istiyorum. Otuz yıldır kendime bile alışamamışken bunu istemek ironik oldu, kabul ediyorum. Mantığım zayıf, kabul et..

O bahar.. Yine öyle olsa.. çimlere uzansak.. ben dondurma yesem, sen bana bakıp ölsen.. Hani beni severken ölürdün..
Sahi sen beni niye öldürdün.. o kızıl silahla??
Yok.. Affetmeyeceğim.