Pazar, Şubat 27

Domatesli makarna ve O..




En güzel yaşlarımın en güzel yaz mevsiminde tanıdım O'nu.
En iyi arkadaşım Rüzgar beni bir sokak düğününe davet etmişti, "kesin O da orada olacak, aylar oldu hiç konuşamadım ama sen kesin bir yolunu bulur tanışırsın ve bizi tanıştırırsın" demişti. Arkadaşımı aşkına erdirecektim..
Semtte yazın her günü sokak düğünü olurdu ama benim ilkimdi. Fotograf makinamı kapıp, tiril tiril elbisemi kuşanıp gittim.
Kulağımda walkman köşeyi dönüyordum, aniden dünya aydınlandı, farlar gözüme girdi..kaçamadım, kaçırmadı ayağımdan yakaladı beni lastiğiyle.. O ayağımı ezdi.
Hemen durdu, arabadan inip yanıma geldi. kaldırımın hemen kenarındaki beton sete oturttu beni.. Arabaya oturtsa iyiydi, zira arkamı yaslandığım tel örgü elbisemin sırtında uzunca bir yırtık oluşturmuştu. Korkarak özürler dileyen O, elbisenin carrrt sesiyle gülmeye başladı. Ne güzel gülüyordu, hiç kızmadım O'na..
Rüzgar'ın çirkin eşofman takımı ve babasının tuvalet terliğinden bozma plastik terlikleriyle katıldım sokak düğününe. Hiç te umrumda değildi, aşık olmuştum..
O geldi.. Rüzgar da ben de aynı anda "geldi" dedik birbirimizi dürterek.. Kahretsindi, O en iyi arkadaşımın aşkıydı.. Kötü bir tesadüf sonucu beni kalbime kadar ezmişti. "Ahu, inanamıyorum bize doğru geliyor, Ahu bayılacağım, Ahuuu" diye deliriyordu Rüzgar.
Tanıştırdım.. Bizim kızda bir tripler, mahallede dedikodu olur, gider misin lütfen, bak abim burda, Ahu o gitmiyorsa gel biz gidelim, ne sandıysa bizi..
Küçük semt.. Hemen ertesi gün bizim evin sokağında gördüm O'nu. Bu kez motordaydı.. Bakkala girdim, bakkala girdi. Kalem kağıt istedi, elime alelacele yazılmış bir not bırakıp çıktı, "haftaya okulum açılıyor, İstanbul'a gitmem gerek, akşam evde olacağım telefonunu bekliyorum.. 651.. .."
Aramadım... Vazgeçmedi.. Evde oturup aramamı beklemektense her akşam penceremin önünde bekledi.. Her akşam pencerenin arkasında ağladım.
Okullar açıldı.. Artık gitti, bir daha görmem diye beklerken akşam yine penceremin karşısındaydı.. Öyle hiç konuşmadan gecelerce bekledi beni. Öyle hiç konuşmadan gecelerce ağladım O'na..
Bir gün Rüzgar ağlayarak geldi yanıma.. "Annesi anneme anlatmış, bizim çocuk her gün buraya geliyor, doğru düzgün okula gitmez oldu, burada bir kıza aşık olmuş, evde kıyametler kopuyor demiş" dedi. "Kimse o kız Allah belasını versin" dedi. Allah belamı versindi. Gecikmeden verdi..
Konuştuk.. ben seni istemiyorum dedim. Neden ağlıyorsun o zaman dedi.. Geceleri penceremin önünde sapıklar gibi bekliyorsun, korkuyorum ben senden dedim. Gitti.. Aramıza koca bir kış girdi.
Rüzgar başka birisine aşık oldu. Hiç göremediğim bir çocuğa.. Büyük ihtimalle yoktu öyle birisi.. Benden uzaklaştı, sevgilimle buluşacağım şimdi konuşamayız diye kapattı hep telefonları yüzüme. Hiç konusu açılmasa da anlamıştı.. biliyordum.

Yaz geldi.. O döndü. Artık motora binmiyordu, kaza yapmıştı. Küçük semt, kime ne oldu herşeyi biliyorduk..
Karşılaşmamız uzun sürmedi. Bir arkadaşım doğumgününü O'nların evinin bahçesinde kutladı. Bu dünyanın en güzel günüydü. Birlikte erik topladık, tuza banıp yedik.. Tarifsiz mutluluklar albümünde en güzel kareydik..
Hergün birlikte geçiyordu.. Bisiklete biniyorduk, dondurma yiyorduk, bilardo oynuyorduk.. akşamları sokak düğünlerinde uzaktan bakışıp işaretleşiyorduk. Saatlerce telefonda konuşuyorduk..
Bir gün öyle aniden elimi tuttu.. Dizlerimin bağı çözüldü.. Düşecektim belimden tutup çekti beni. Açlıktan ayakta duramıyorsun, ben de çok acıktım gel yemek yiyelim dedi. Öyle ortalarda başbaşa gözükmek olmazdı, dünyanın en sevimsiz esnaf lokantalarından birine gittik. Yenebilir en yi yemek domatesli makarnaydı. Hiç te iğrenmeden gözlerimizin içine baka baka yedik.. Kararımı vermiştim. Rüzgar'a açıklayacaktım herşeyi, beni severdi, affederdi.. Bekleyemzdim hemen Rüzgar'a gitmeliydim..
Beni ezdiği köşede ayrıldık. Sokakta kimseler yoktu.. Elimi tuttu "ben sana çok fena aşık oldum, biliyorsun dimi" dedi. sonra beni öptü.. hayatımın ilk öpücüğüdür.. Akşamüstü iğde ağacının altında, dünyanın en güzel gözlerine ve gülüşüne sahip O'nun su gibi dudağından.. Nasıl dedim bilmem hala "ben seni seviyorum" çıktı ağzımdan. Hayatımın ilk seni seviyorumudur.. ve sonuncusudur..

Rüzgar evde yoktu.. Evime döndüm.. Penceremin önünde oturup gelmesini bekledim. gelmedi. Evini aradım, annesi çıktı telefonu suratına kapattım. Bekledim, bekledim.. Uyudum..
Sabah bakkala ekmek almaya giderken belediyeden yapılan anonsu duydum.. Küçük semt, her hadise belediyenin anonsuyla duyurulurdu.. Dün gece geçirdiği trafik kazası sonucu.. merhum Ş.D.'in torunu... K.D.'nin oğlu... O'nun cenazesi bugün öğle ezanından sonra.. aile mezarlığına defnedilecektir..

Motor.. hızlıymış.. kamyon çıkmış karşısına köşeyi dönerken.. kamyonun altında..

Salı, Şubat 15

pamuk annem..



Bu acıların hepsi sahici mi diye düşünürdüm.. Yoksa yine aklım mı fazla çalışıyordu.. Hesaplamadığım zamanlardı. Bir küvet dolusu su daha cazip geliyordu..
Yine suyun cazibesine kapıldığım bir gün, önce Metaxa'yı daldırdım suya.. olduğundan daha berraktı... sonra kendimi koyuverdim o berraklığa.. Yok amaç öyle acılı ölmek falan hadiseleri değildi.. Nefessiz kalsam neyi düşünürüm denemesiydi. Saçmalayın a blog.. ben de ölecek göz var mı allasennn..

Küçük bir kız çocuğuydum.. Kıvırcık saçlı ve şişko yanaklı.. Sevgili ebeveynlerim Kıprıs dolaylarında tatillerdeydi.. bana pembe adidas eşofman ve mavi saçlı lahana bebek getireceklerdi. Bu şartla kabul etmiştim babannemle dedemin bakımımı üstlenmesini.. 
Dedemin gümüş köstekli saati 12:00'yi gösterdiğinde yoğurtlu ıspanağımızı yemeye oturmuştuk. Disiplinli adamdi bir dakika aksatmazdı hayatı. Sabahları kültür fizik yapar, kolalı göleğini giyer, kravatını ceketini kuşanır öyle çıkardı karşımıza.. ve ona göre öğle yemeğinden sonra küçük torun çocuk parkına götrülmeliydi.. O bankta oturup Cumhuriyet gazetesini okurken küçük kız salıncakta sallanabilirdi. kaydırak yasaktı, ayaklarıyla tırmanan çocuklarının ayak tozunu elbiseyle sıyırmak olmazdı..
Yan salıncaktaki çocuk ayakta ellerini bırakmış sallanıyordu. Ondan eksiğim yoktu, saçlarım fazlaydı üstelik ve fırfırlı sarı elbisem. Ellerimi bıraktım önce, sonra yetmedi, sıkı sıkı tutunarak ayağa kalktım.. tamam çok sıkı tutunamamışım, anında yerle birleştim.. 
Kolumdan çekiştire çekiştire eve götürdü beni dedem. Ben parkta oynamayı hakedecek olgunlukta değilmişim henüz, bu terbiyesiz hareketim annemler gelene kadar sokağa çıkma yasağıyla cezalandırılacaktı. İyi de ben zaten sokağa çıkan bir çocuk değildimki.. Ama yine de kendimi odama kapatıp ağladım.. Sessiz sessiz hem de.. 
Yok be blog, dedeme asla küsmedim.. Huyum, suyumdur dedemdir biraz benim. Aksiliğim, düzen deliliğim, laf dinlemezliğim, delinmez kurallarım..
Babaannem beni banyoya sokup iyice çitilemişti.. Saçlarımı tararken büyüklerin sözünden çıkılmamasını öğütlüyordu.. Ama demiştim, kimse bana salıncağa nasıl bineceğimi söylemediki hem ben kimseye söz vermedimki salıncağa ayakta binmeyeceğim diye.. Bazen dedi, kimse sana birşey söylemez, sen yanındakileri anlayıp neyi nasıl yapmanı istediklerini anlamak zorunda kalırsın... yok anlamazsan cezanı da yok yere çekersin..

Babaannem bana hayatın sırrını yedi yaşındayken vermişti.. Otuzuma gireceğim bugünlerde hala anlamadığım cezaları çekmeten kendimi alamam..
Babaannem.. Pamuk annem.. Nefesim kesildiğinde aklıma gelen..

Kimilerine göre sevgililer günüydü.. Ben babaannemi aradım, kandilini kutlamak için.. Doktorlar çok yakında aramızdan ayrılacağını söylediler.. Hiç bir sevgiliden duyamacağım sıcaklıkta ahummm dedi, çok özledim seni..
İş, güç dedim.. gelemiyorum dedim..
Gelsem, ağlarım.. hani hastanede odanın kapısında sonuçlarını beklerken ağlayıp herkesin sinirini bozduğum gibi.. Kolay bahanem var, işim gücüm..
İşler çok güç be babaanne.. Aklım, sırrım yetmiyor anlamaya.. Hep cezadayız anlayacağın..
Senin aramızda olmayacağını rahatlıkla söyleyen doktorlarla dolu dört yanım.. nerden bakarsan bak hepsinden hepsinden nefret ediyorum.
Aklın kalmasın bir de.. Yeni evime taşındım, rahatım yerinde. Açamadığım kolliler var, ama akreplerden kurtuldum sanırım..
Ben gelemiyorum sana.. Sen gel istiyorum.. Şu ocağı bağlatayım doğalgaza da sen yaparken seni saatlerce izlediğim böreklerden yapayım istiyorum sana..
Vakit kısıtlı.. Yetişmek istiyorum bu ana babaanne.. Bir sonraki hafta organizasyonum yok.. Nolur sabret o ceza azraile de gel bana..
Aaa bir de hiç söylemedim, son zamanlarda durumunu anlama diye söyleyesim boğazıma düğümleniyor, ama seni çok seviyorum babaannem.. pamuk annem..