Çarşamba, Ekim 12

yüreğimde bir çocuk..cebimde bir revolver..




Böyle yağmurlu, soğuklu, karartılı havaları çok seven insanlar var. Ben onlardan değilim, sıradan olan her insan gibiyim.. Haa biraz da sen gibi olmuştum son zamanlarda gerçi, ama bunun konumuzla hiç alakası yok..
Açıkçası bir konumuz da yok..

Hatırı sayılır boş bir vakit yaratmak için kendini parçalayan hanım kızımız ben boşluğun içine henüz düşmüştüm. Vakit yaratmak için bile kendimi parçalıyorum görüyorsunuz. Aslında ben hep kendimi parçalayarak yaşıyorum. İşlerimi yetiştirmek için sabah 9'dan akşam 6 buçuğa kadar parçalanabildiğim kadar parçalanıyorum. Akşam 6 buçuk itibariyle eve yürümek için 15 dakika kadar parçalandıktan sonra köpeğimi beslemek, dolaştırmak ve sevgi saatinde güvenilir sahip olmak için de gece boyunca parçalanmaya devam ediyorum. Sonra bazen sevgilim arıyor, seni özledim diyor, çıkıyor geliyor.. Bu parçalanışımın konumuzla hiçbir alakası yok.
Açıkçası evet hala bir konumuz yok..

Söz konusu hanım kızımız olarak size sesleniyorum.. Parçalı yapım olayları bütün ayrıntılarıyla ele alamıyor.. Parçaladığım yerden bakabiliyorum sadece ve o zaman böyle ani boşluklar oluşuyor.. Boşlukları hep örümcekler doldurur gibi gelir bana.. Uysa da uymasa da her boşluğa o görünmez ağlarını kurarlar.. benim akıl boşluğuma mı kuramayacaklar.. Örümcekleri sevmiyorum. Ağır hareketleriyle, sözde ağ yapmak için kullandıkları boğma ipleriyle, iz bırakmayan bacaklarıyla bildiğin katil gibiler. Bir keresinde, üstümdeki örümceği farketmeyip kahvaltısına devam ettiği için çok kızmıştım sevgiliye.. Ahh yaa, sürekli konuyu saptırıyorum..

Boşluğa alışkın bir bünyem olmadığımdan ve parçalı yapımı bu bulutlu havalarda toparlayamadığımdan konuşmayalım sadece durup dinleyelim diyorum.. Bakalım.. dilsiz zaman neler anlatacak..