Perşembe, Temmuz 28

hayat benim



Hayatlarını tek başlarına idame ettiren insanların kaderlerinin aslında küçük yaşlarda çizildiğine inanırım.
Yani aslında.. sorun sizde değil bende..

Sanırım okula başlamadan hemen önceydi, Şeyma hayatıma girdiğinde.. Sarı, kıvırcık saçları, bal rengi gözleri vardı..en iyi arkadaşımdı.. Odamın duvar kağıtlarında yaşardı. Birlikte müzik dinler, annemin peruklarını takar dansederdik, birbirimize kitap okur, deniz resimleri çizerdik..
Ortaokula başlayacağım sene başka bir eve taşındık. Şeyma pembe duvar kağıtlarında kaldı, muhtemelen onu hiç farketmeyecek, top oynamaktan başka birşey düşünmeyecek sümüklü bir oğlan çocuğunun odasında..

Denize yakın sayılan, küçük bir ilçede yaşıyorduk. Odamın penceresinden aydınlık günlerde denizi görebiliyordum. Herşeyin haddinden ağır geldiği o ergen dönemleri, yatağıma uzanıp denizaltıma inerek geçirirdim. Herşey durgun ve şeffaf olurdu. Su geçirgendi, herşey akıp geçiyordu ve evet geçirgenliği çok yanlış anlamıştım..

Sosyal patlamalar yaşadığım, kabak çiçeği gibi açıldığım hızlı günleri atlatıp kendime yeni bir hayat heyecanıyla çıktığım yolda kaçmam gereken bir yer yoktu artık.
Hayatım son şeklini almış bir oyun hamuruydu.
Evim kalemdi.. Uzakta tutabildiklerim, konuklarım, bekçilerim, egomun köleleri ve kendimle oldukça kalabalıktık.
Sonra seçenekler çıktı karşımıza.. Bazıları başka şehirleri seçti, bazıları kendi çekirdek ailelerini kurmayı seçti, bazılarının ise seçimini  bilmiyoruz zira söylemeden sırra kadem bastılar..
Ve yalnızlık başladı.

Yalnızlık insanın kendisiyle yaptığı, şiddetli sinir krizleriyle debelenen bir evlilik gibi.
Ne tarafa baksan kendinden izler görürsün. Geceden kalma bulaşıkların, ütüsüz çamaşırların, etrafta hep kendi sırıtık fotografların.. Kendinden sıkılırsın.. atsan atamazsın.. öyle enteresan bir ruh haliyle katlanırsın.

Kendinde dokunamadığın yerler olur. Dokunamadığın herşeyinden bir iç ses edinirsin.  Çatlak sesli hatunumu, hijyeni hatunumu, dervişe hatunumu, lezzet hatunumu, feylesof hatunumu .. hep böyle kazanmadım mı..
Gözlerinden aklı karışık bir sürü ses bakar. Diğer insanlar hakkında "arıza" diye düşünmeye başlarlar. Artık sen otuzlu yaşlarda, yalnızlığı seçmiş, sigaradan sesi çatlamış, kaos işler çözen bir kadınsındır.
Hemcinslerin şekerlenen reçelleri için çözümler arayıp, dizi kahramanları için endişe ederken ..sen konuya giremez.. geceleri iç seslerinle hesaplaşırsın.
Kendi hayatının öznesi olarak uyur, kendi söküklerini dikmeye uyanırsın..

Fena mı?

Salı, Temmuz 26

kader diyemem ben kendim ettim




Amazonlar toplantısına kahvem ve sigaramla eşlik ediyordum.. Ayy sigara kokusundan da durulmuyor burada bir bırakamadık gitti dedi biri.. diğeri bu benim son paketim dedi.. ben de eksik kalmam tabi "o zaman bu söndürdüğüm de benim son sigaram olsun" diyerek aptal kahraman rolümü üstlendim.. Hem de söndürdüğüm sigaradan bahsediyorum.. Aklı selim bir kız olsam, "bundan sonraki sigaram son olsun" derdim.. yakardım bir sigara doya doya çekerdim dumanını, yaralarıma tütünü basar, ateşiyle sevişir, ondan çocuk yapardım. Sigaradan çocuğum olsun istiyorum ulan.. o derece seviyorum kendisini.

İlk iş hemen herkese sigarayı bıraktığımı ilan ettim.. Herkes bilsin, kararımdan vazgeçemeyim diye.. zira yiğitliğe bok sürdürmeyen pis bir yapıya malikimdir. "Malik" hadisesi uysa da olur uymasa da olur, zira heyheylerim üstümde ne diyorsam o doğrudur. O kadar!.

Ofiste vakti geçirmenin engebeli yolları var.. Aylardır okumadığım maillerimi cevapladım, tanıtım maillerini klasörledim, özenle teklifler, bütçeler hazırladım..kimselere çaktırmadan uyudum.. az kişiye çaktırarak ayaklarımı da uzatıp uyudum.. bana ne görürlerse görsünler diyerek sırtımı da yaslayarak öyle geniş geniş uyudum..

Eve geldiğimde içimin Hijyenik Hatun'u beni esir aldı.. "Ter atarsan zehir daha kolay çıkar, atakların azalır" diyerek beni kandırıp evin bütün temizlik işlerini üstüme yıktı. Yerleri süpürdüm, balkonu yıkadım, odaları sildim, bulaşıkları yıkadım, toz aldım, fayansları cifledim, küveti ovdum.. Bunları yaparken etrafımda dolanan minik köpek yavrum Juliet'i de elime geçirdim bir ara onu da ovdum, sildim, süpürdüm..
Temizlik bittikten sonra içimin Lezzet Hatun'u aylardır saklandığı yerden çıkıp mutfakta şaheserler yapmama olanaklar tanıdı.. Tamam bu kısmı biraz abartılı oldu aziz dostlarım zira hala ocak&fırın yerleşimimi yapmadığımdan yemek pişiremiyorum.. Ama şahane ızgara sandoviçler, salatalar felan hazırladığım da bir gerçektir. Hakkımı yedirtmem ulan!.

Gece kalbim sıkışmaya başladı. Ne enteresandır sigara içerken gümbür gümbür işleyen zavallı minik kalbim, sigarayı bıraktığım gün vücudumda patlamalara neden olan bir baskı unsuru oldu. Ayy benim kalp beni bir sıkıştırıyor, bir daraltıyor, nefesler bir kesiliyor, kan bir çekiliyor bende.. Kendime "sık dişini kızım, yemeyiz biz bunları" öğütleri vermeye başladım.. Hani savaş filmlerinde olur ya, sürünür ama vazgeçmez.. Suratıma gururlu bir ifade yerleştirip "Julyetttt gel kızım gezmeye çıkıyoruz" diye haykırdım.. Minik köpek yavrım Julyet uykusundan sıçrayıp uyandığı gibi kendimizi kapıda bulduk.

Üç paragraf eylem yaptığım halde hayın gün geçmek bilmedi. Sıcaklar basıyordu, uyunmuyodur, yatak gıcırdıyordu, birisi topuklu ayakkabılarıyla merdiveni çıkıyordu, juliet rüya görüyordu, canım sigara istiyordu..

Kalbim yerinden çıkacak gibi uyandım.. Tabiki de sigara yüzünden değil.. Juliet balkondaki vantilotörü devirmiş, böyle devrilmeler insan uykusunda evin bir kısmı yıkıldı etkisi yapıyor. Canım sigara istedi..
Yine malum bağırış  "Julyetttt gel kızım gezmeye çıkıyoruz".. Minik köpek yavrum gezinin sonunda dili dışarda yere yapıştı, oysa benim onlarca kilometre daha yürüyecek kadar hırslı enerjim vardı.

Ofise geldim.. Ölümcül playlistim devredeydi.. Bildiğim tüm vurucu şarkıları dinleyip bozuk sinirlerimi biraz daha ateşledim. Dünyada yalnız olmak istediğime karar verdim. Kulaklıkları takıp, gözlerimi karartıp herkesten uzaklaştım. Baktım kendimle kavga ediyorum, gözlerimi açtım, kurbanlara baktım..

Aksanlı aksanlı şeyler yazıp sevimlilikler yapan sevgili gözüme ilişti. Önce kendisine sarmamak için görmemezlikten geldim fekat ben ona karşı üç maymunu oynarken o da resmen gözüme gözüme zıplayıp el sallayan gülen suratlı bir figüre dönüştü..
Hata bulmak istiyorsan hemen sikko sosyal paylaşım sitelerini açarsın ve tarayıcına anında takılır başka kızlarla fingirdek yazışmalar.. İçimde köpekleşen sigarasızlıkla dişlerimi geçirdim ensesine..
Hakkımı yemeyin aziz dostlarım.. Sigarayı bırakmışım, sinirlerim psikolojilerim anestezik düzeyde.. Filozof muyum ayol ben..kıskanma yok, sinirlenme yok.. Olgun ol, anlayışlı ol, mağrur ol.. Hadi ordan!.

Canım sigara istedi.
Akşam ikinci grup amazonlarla bulup rakı içeceğim.. Sigarasız rakı.
Durun önce Juliet'i dolaştırayım.

Pazartesi, Temmuz 4

izninizle..


Aslında hayli olağan bir gündü. Bembeyaz bir suratla işten çıkmış eve dönüyordum. Olağan halimdir, hep işten çıkıp eve dönerim. On dakika içinde kararıp rüzgarlanan sonra bardaktan boşalırcasına yağmurlanan hava da bana hayli olağan gelmişti. Zira göktanrı artık bunamıştı, yaşına hürmetinden kimseler görevini elinden almaya yanaşmıyordu. O da gün içinde türlü kevaşeliklerle kendisini bize sık sık anımsatıyordu.

Sokağın köşesni dönerken gördüm Çatlak İç Sesim'i. İki çöp bidonu arasında volta atıp duruyordu.. En sevdiğim kırmızı elbisemi giyinmişti. En sevdiğim kırmızı elbisemi görmeyeli yıllar olmuştu, hayatıma girer girmez sevdiğim herşeye el koyup zulaladığını hissettim. Kayıp terliklerim, bulamadığım çantalarım, fırfırlı eteklerim.. Çoktan bitip gitmiş ama aklımdan fikrimden atamadığım herşey dahil, hepsi onun zulacılığının eseriydi. Sinirlendim, görmemezlikten gelip eve girmeye karar verdim.
Tabi bu mümkün değildi. Tırnakları olan bir iç sesti nihayetinde, üstelik dişleri de vardı. İsterse sokak ortasında döve döve, bana istediğini yaptırabilirdi, pazıları vardı.. ve benim mahallelinin ağzına laf vermeye niyetim yoktu. Gülümseyerek yanına gittim..

"Salak salak sırıtma da dinle beni" dedi. Evet Çatlak İç Sesim dişli, tırnaklı, kırmızı elbiseli ve kırıcıydı. Haftasonu yıllık iznini kullanmaya karar vermiş. Ege'de biraz kafa dinleyecekmiş. Tarihlerinin ve rotasının benimkisiyle aynı olması beni dehşete düşürse de kabul ettim. Zira reddedebilme kısmını biz çoktan aştık, o ne derse o olur.

Karşı apartmanın camındaki kediye takıldı gözüm.
Ne düşünüyorsun dedi..
Arkadaşlarını eğlendirmek için tek ayak üstünde hokkabazlıklar yapan, miyavlı şarkılar söyleyip insan taklitleri yapan sevimli bir yavru kedinin, hız haddi olmayan bir veletin arabasının lastiğinin altında kalma ihtimalinden ölesiye korkuyorum dedim.
Haydi eve çıkıp bavullarımızı hazırlamaya başlayalım dedi.