Pazar, Aralık 11

ve dişi olric geri döner...



Nedense dünyanın rengi siyah beyazmış.. Ben bembeyazım ama saçlarım ve elbisem simsiyah.. Gökyüzü bembeyaz ama kalıdırım ve evler simsiyah.. Yağmur yağmaya başlıyor, öyle yavaş yavaş değil aniden sırılsıklam oluyorum.. Başka bir terslik daha var, kaldırım sokaktan daha geniş ama bunu hiç umursamıyorum.. Hızlı hızlı yürümeye başlıyorum, beni yavaşlatmaya çalışan topuklu ayakkabılarımı elime alıp nerdeyse koşarak ilerliyorum.. Bir yandan da saçlarımı açıp elimle dağıtıyor yağmur uygun şekil vermeye çalışıyorum. Kadın her yerde kadındır, bunu hiç değiştiremiyorum.
Bir sokağa sapacağım ama sokakta öyle büyük bir ışık var ki, gözlerim kamaşıyor, nedendir bilmem ağzımı sonuna kadar açıp hayretle donakalıyorum.. Gümüş rengi büyük bir araba dizlerime teğet duruyor, far ışığının içinde kayboluyorum...

"Seni küçük aptal, daha filmin beşinci dakikasında uyumuşsun" diyerek kafama yastık atıyor.. Siyah beyaz rüyamdan, koltuktan düşerek uyanıyorum.. Koltuktan düşmemi fırsat bilen kız köpeğim Juliet hemen üstüme atlayıp kollarımı yalamaya başlıyor.. "Biz azdık zaten, yetmiyorduk birbirimize tabi..bir tek bu at hayvanı eksikti evde" diye söylenmeye devam etti.. Klasik, herşeyi başımdan savuşturma hareketim olan "a a aaaayy noluyo behhhh" diyerek kollarımla köpekleme yüzme hareketine benzer birtakım tipsiz hareketler yaptım.. Uyandım.

Dün gece yarısından sonra geldi dişi Olric.. Kulağımda kulaklık bangır bangır müzik dinliyor, elimde bira ile evin içinde volta atıyordum.. daracık evde Juliet te peşimden atlaya zıplaya dolaşıyordu.. Kapı çalma huyu yoktu çatlak iç sesimin.. Juliet'in yüzünü yere doğru akıtarak havlamayla karışık ağlamaya başladığında bir tuhaflık olduğunu sezdim..

Karşımdaydı.. Lacivert saten bir elbise vardı üstünde.. Kırmızı rujumdan sürmüştü, ne zamandır o rujumu arıyordum ben de.. Ama o iğrenç kırmızı rugan topuklu ayakkabılarını nerden bulduğuna akıl sır erdiremedim.. Benim bayan topuzlu çatlak iç sesim üçüncü sınıf fahişeler gibi mutasyona uğramış görüntüsüyle aniden hayatıma geri dönmüştü.. yarım metre uzunluğunda bir ağızlıkla sigara içiyordu.. Omuzlarında çakma tavşan kürkü vardı.. ve leş gibi şarap kokuyordu..

Hiç gecikmeden hayatımı ele geçirdi.. "Öncelikle.." dedi "sana o çocuğun uygun olmadığını kaç kere söyledim ben küçük aptal, öyle iyi adamlar seninle mutsuz olurlar, aklını başına topla ve salak salak üzülmeyi bırakıp hemen aç şu bilgisayarını" diye ilk emirleriyle giriş yaptı..

Ben koltuğa oturmuş onu izliyor, o ise ağzında sigara volta atarak bana hazırladığı "ilk on emir"i anlatıyordu.. Sadece güzel olduğu için ve bilmem kaç tane yönetmenin yatağından geçtiği için aktirist olabilmiş kadınlar gibi sinir bozucu bir halde ağzını yaya yaya konuşuyor ve olmadık yerde olmadık yüksekliklerde kahkahalar atıyor, saçma saçma donuk gözleriyle suratıma bakıyordu.. Takma kirpikleri olduğunu gördüm.. Ve çatlak iç sesim kırmızı ruj süren, lacivert saten elbise giyen, kırmızı rugan ayakkabıları olan, sigara içen ve takma kirpik takan bir iç sese dönüşmüştü..
Vay anasını....
Hoşgeldin!.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..