Pazartesi, Aralık 12

sakın dönme...



Kendime güçlü, mağrur, cüretkar ve vicdansız bir hayat kurmaya çabalıyordum.. Hani şöyle eski filmlerde olur ya, kirpiğinin ucundan ayak parmağına kadar hırs akan kadınlar vardır ya..
İlk işim, pişirmek üzere tavuk almak oldu. Bunda garipsenecek hiç birşey yok, genelde insanlar gıdaklasınlar diye almıyorlar tavuğu. bunun bilincindeyim yani. Ancak benim gibi bir insan için tavuk cesedini parçalarına ayırmak, bir kısım parçalarını kaynar suya yavaş yavaş batırmak.. bir kısım parçalarını ısınmış ızgaraya yapıştırmak, geri kalan parçalarını ise yüksek ateşte bekleyen tavaya teker teker koymak, ruh hastası bir katil olmakla aynı şeydir.
Bir saat içinde mutfağım cinayet mahali olarak sayılabilecek hale gelmişti.. Cesedi ustalıkla parçalamıştım.. Deri, kemik, hücre, geri kalan ne varsa hepsini siyah bir çöp poşedine tıkıştırıp, apartman görevlisinin alması için kapıya koydum. Herşey bu kadar basitti. Pişen parçaların ucundan tadına baktım, müthiş bir ölü pişirici olduğuma kanaat getirdim.. Kırmızı sebzelerden hazırladığım sosla yemeğimi kutsayacak, kendime şahane bir ziyafet çekecektim..
Taa ki o zamana kadar...
Rondonun düz bir zeminde sadece düğmesine basılarak çalıştırılacağı konusunda eğer birisi beni uyarmış olsaydı, bu toparlak aleti çalkalamaya çalışmayacaktım ve sosu elime, yüzüme bulaştırmayacaktım. Kırmızı sos kahküllerimden süzülüyordu, gözümün kenarından dudağıma doğru akmış, dudağımdan çeneme, çenemden boynuma.. beni ele geçirmişti.. İmdattı!..
Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda bütün o güçlülük, vicdansızlık, cüretkarlıktan eser kalmamıştı bende.. Daha çok hokkabaza benziyordum. ve az önce mutfakta yaptıklarımı düşününce, deli gönlüm bir harap oluyor, bir eziliyor, içim bir kıyılıyordu.. sormayın gitsin.
Elimi yüzümü yıkadım önce, sonra ağzımı çalkaladım. Olacak gibi değildi, dişlerimi fırçalayıp o tadi içimden atmalıydım.. İşte herşey o an oldu..
Diş fırçamın yanında diş fırçası.. boyun boyuna duruyorlar, sanki başları birbirlerinin omzunda gibi.. Bizim bir daha asla olamayacağımız gibi..
Dokunmadım.. Kaldırıp atmadım seni.. terliklerin, havlun, diş fırçan.. ve ben.. hepimiz bıraktığın yerde duruyoruz. Gözüken bu yani.. açık ve net.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..