İçim uçuyordu..
İçim eteklerimden taşıp, bacaklarımdan süzülüp, ayaklarımdan taşıyordu.. Çıplak ayaktım.. Sesim de çıplaktı, ruhum da.. Sana soyunmuştum.
Yanındaydım, bir insanın yanında durmak nasıl birşeydi onu hatırlamaya çalışıyordum. Gerinde, önünde, uzağında değil, tam yanındaydım ve içim uçuyordu. Sen, içimi toplamaya çalışmıyordun, öylece durmuş ne olacağını heyecanla bekliyordun. Açıklanamayan mutluluklar albümünde bir kareydik. Ben renklerimi sana bulaştırıyordum, sen kızıla çalıyordun..
İkimizin de dudakları aynı çizgiye aralanmıştı. Aynı sesi mırıldanıyorduk. Ağzımınzdan, öyle iç çekmesi gibi değil, iç çekilmesi gibi değiyorduk birbirimize.. ve "en uygun an" denilen safsatayı beklemeyip, sabırsızca, "doğru zaman"ı yaratıyorduk birlikte.
"Her zamanki" gibi değil, "hiç olmamış" gibi başlıyordu hikaye, adettendir.
Henüz ömür biçemiyorduk birbirimize.. Biz susuyorduk, aşk konuşuyordu. Aşkın ağzı açıldı mı, yorulmadan konuşuyordu. Hemen bir çırpıda herşeyi dökmek istiyordu. Eteklerimden dökülüyordu, iyilerim ve kötülerim.. Rengime karışıp gidiyordu senin geçmişin. Aşk hala anlatıyordu.. Elimizle, aşkın ağzını kapatmaya cesaret edemedik, ısırırdı, acınmak istemedik.Soluksuz dinledik, susup birbirimize bulanarak..
Yavaş yavaş ya da kurgulanmış yaklaşmalarla değil, aniden öptü beni. Ne olduğunu anlamadan, boyalarımın arasından sızarak öptü. Öperken ruhuma haykırıyordu sanki, boğazıma kadar titredim, soluğumu unuttum ve bir daha konuşamadım..
Hayatı bana değiyordu artık ve bir masal seçmenin vakti gelmişti..
İçine yerleşebileceğimiz, içimi taşıyabileceğim bir masal.. Her zamanki gibi değil, bize bir nefeslik yer açacak bir masal.. Işıklı, renk renk topların havada döndüğü yepyeni bir yerde geçen.