Pazar, Temmuz 13

çatlaklı aşk..





Biri demişti, köpeğinizle yürümek meditasyonun en güzelidir diye.. Ya da kimse demedi, bu benim düşüncem.. Meditasyonun en güzelini yapmış, sarışın kız köpeğimle evimize dönmüştük. Kapıyı açtığımda Juliet hemen önden içeri girip su tasına doğru koşardı. Bu sefer de koşmaya yeltendi ama bir adım attıktan sonra geri çekilip olduğu yerde sanki sert bir "otur" komutu almış gibi dona kaldı.

Koridorun başında beni bekliyordu. Neredeyse bir yıldır görmemiştim onu. Güneşli, güzel bir akşam üstü yine bütün gudubetliğiyle hiç aklımda yokken çıkmıştı karşıma. Yüzüme bakmıyordu, bel altından vuracaktı belli. Anahtarı kapının üstüne takarken her zamanki o derin, kasvetli, uyuz ses tonuyla "o yüzük te ne öyle nişanlandın mı" dedi. Cevap vermeyip salona girdim, kapıyı yüzüne kapadım, koltuğa oturdum. İki saniye geçmeden yanıma köşe yastığı gibi yayılmıştı.  "O tombul parmaklarına hiç yakışmamıış, tırnaklarını da yemişsin, sana derhal takma tırnak takmalıyız, ancak o zaman yemeyi bırakırsın biliyorsun.. bu arada genel olarak yemeyi bırakırsan iyi olur, kaç kilo aldın sen böyle" dedi.

Gıcık iç sesim geri döndü. Uzun zamandır aklıma gelmeyen, geldi yanıma kuruldu.

"Aktivistliklerin, saçma sapan evimin kadını olayım hayallerin, yardımcı melekliğin falan bizi çok geride bıraktı. bu sürede dünyayı kurtaramadığına göre artık kendine gelmişsindir diye düşündüm, kaldığımız yerden devam etmek için ne mükemmel bir zamanlama değil mi"

Ne için geride kaldık, neye devam edeceğiz, iç sesim ve ben ne yapıyoruz en ufak fikrim yok. Ara sıra kafamı duvara çarpa çarpa beni döven, tırnaklarını boğazıma geçiren, geceliklerimi çalan, sevdiğim adamı bağıra çağıra kovalayan iç sesim hayatımı parça parça etmek için geri döndü. Bu sıcakta yüzüne yaptığı bir kova makyaj savaş boyalarını anımsatıyordu. Kulaklarımda yavaş yavaş savaş borusu çalmaya başladı.

"Şimdi şekerim bu saçlarının uçlarını biraz kestirmelisin ve beyazların çıkmış.. bu doğala dönüş modun gerçekten çok zavallı işi.. neyse önce lezzet hatun bize birer kahve yapsın, sonra birlikte güzel bir film izleyelim..yoksa bu olgun durma suskunluğun asabımı bozacak.. asabım bozulunca çirkinleşirim, kendinden biliyorsun.. sahi bu çocuk sana bu kadar uzun süre nasıl katlandı, hap falan mı kullanıyor.."


********************************************


İsmini söylediğimde güneşin yükseldiği bir deniz geliyor gözlerimin önüne.. Bana sarılmaya her zaman hazır olan iki kol.. elimi asla bırakmayacak yol arkadaşım..
Bazen hırsımla ve sinirimle hırpaladığım iki su damlası, benim lacivert gözlüm.. Başımı omzuna yasladığımda dayanamayıp hemen sarılıp öpen güzel kalplim..
Yüzük parmağıma yakışmayacak diye huysuzluk yapıp onu uyutmadığım hatta bu yüzden ona kızdığım gecelerde bile şımarıklığıma aldırmayıp "güzel parmaklım" diye beni seven saf yanım.
Çatlak iç sesimle mücadele edip, içimin kadınlarının hepsiyle baş edebilen sevgilim... sevdiğim.
Uyuduğun gecelerce hep seni yazacağım.


********************************************

Çatlak iç sesim yalnız dönmemiş, kölelerini de getirmiş.. Lezzet hatun hemen mutfaktaki yerini aldı. Feylesof  ve Emekçi hatunlarla Gezi Direnişi bıyunca hep birlikteydik aslında ama bu sefer temelli gelmiş gibiler. Dervişe hatun meditasyona başlamış, bana anlatacağı çok şey varmış. Hijyen hatun Juliet'i küvete sokmuş yıkıyor.. Kalabalık günler, yazın tanatanasıyla geri döndü..

Yeniden merhaba sevgili blog :)