Pazartesi, Aralık 7

benim aforizmam...


Televizyonun tam karşısına, pembe çerçeveli pofidik koltuğa gömülmüşüm. Kablo TV kanalları arasında belli aralıklarla ve sabit ivmeyle hareket ediyorum. Vicdanımın et cimdikleyen sesi beni caydırmaya çalışıyor; "iki hafta oldu, hala iki satır karalamadın, bırak artık şu aptal kutusunu.." Elimi "geri git geri" der gibi sallayarak savuşturuyorum bu sızıntıyı etrafımdan. Nedendir bilinmez, hayatı şımarıklığa vurmuşum bir süredir. Sanal dünyanın kişisel iletilerine teyyareden iki cümle yazıp kanallar arası matematiksel miskinliğime geri dönüyorum..taa ki kumadanın pili yetersiz kalana kadar.

Pili değiştirme zahmetine girmek yerine, her daim iki parmak kalınlığı mesafemde bulunan blakberime sarılıp sanal dünya ziyaretine çıkıyorum. Böyle zamanlarda ilk olarak messengerdaki available tanıdıkları tarar, konuşmak isteyebileceğim birisi varsa engelini kaldırıp "hey.."le başlayan bir giriş yapar ve yaklaşık on dakika kadar kendime bunu uğraş edinirim. yoksa öyle lüzumlu birisi ikinci alternatif olarak sevgiliyi ararım. Birinci alternatif ikinci alternatifin oyalanma sürecidir esas olarak. Bugün de aynısı oluyor. Lüzumsuz insanlar topluluğu, kimsenin engelini kaldırasım yok ve arıyorum. Evindeyse genelde müsait olmayan sevgili sevgilim telefonuna cevap vermez ama aynı sevgili, dünyanın en çılgın gece kulübünde black sensation hatunlarının davetli tek erkeği olsa maksimum üçüncü dııııııt sesinde cevaplar arayışımı. Muhtamelen önümüzdeki yirmi ila otuzuncu dakika arasında "kusura bakma, müsait değildim" diye dönüşte bulunacağından dolayı bu kısa vakti çeşitli sözlüklerin yaran yorumlarının olduğu sayfalarda değerlendiriyorum. Evet her akşam saatinin rutini tıpa tıp aynıdır bende. Aforizma hali bu şekilde tetiklenir ve tam dakikada otuzyedi tane püskürük cümle kurma kapasitesine sahip olmuşken arayan sevgilinin sinüzitli ve yoğun kelimelerine ıskalar dururum. Onun için telefon haberleşme aracıdır, muhabbetlere uygun bir alet değildir ki buna yayvan sohbetler de kesinlikle dahildir.. İkaz kısa sürede gelir; "uzun cümleler kuruyorsun yine, zaten başım ağrıyor".. Derhal silkinip yararlı bitkisel tedavilerle konuşmayı derler ve güzel dileklerle telefonu kapatırım. Ardından geçen on dakika boyunca açık kalan kablolu tv kanalının resimlerine bakarım. On birinci dakikada ise yine telefona sarılıp sevgiliye minimum üç mesajlık, az çok olgun, biraz kurumsal, çok az da duygusal bir sms gönderirim. Aslında dört mesajlık yer tutmuştur ama çeşitli kelimeler silinip cümleler sadeleştirilince ve gereksiz mimikli ifadeler kaldırılınca mesaj kısalmıştır. Bu işlem, iki saat sonra kendisine gidecek iyi uykular mesajından bir önceki adımdır.

Bu arayı doldurmak için her gün bir saat konuşulması gereken arkadaşımı ararım. Böylelikle hergün, o an ölsem, o arkadaşın hayat şeridi gözümün önünden akacak kadar yeterli bilgiyi alırım kendisinden. Onunla sohbet ederken normal nikotin ihtiyacımın dört katı buzlu çay eşliğinde karşılanmış olur. Hatta karşılıklı olarak ikişer kez defi hacet ihtiyacı giderilir, ara öğün beslenmesi ya da oje yenileme işlemleri uygulanır.

Yazmasam deli olacaktım, demiş Sait Faik. Yazmaktan vazgeçtiği bir dönemin ardından, yazmaya yeniden başladığı anda.. Seni kabul etmeyen yatağından fırlayıp, sabaha karşı yazacak bir kağıt, tükenmeyen bir kalem aratan ruh halidir bu. Artık düşüncelerini sıralayamaz ve aklından geçenlere engel olamazken.. tüm bunlar birikirken içinde, yaşayacağın patlama halini tasavvur edemezsin. Yarı delilik halidir kimi zaman, deli deli bakar gözlerin. "Deli misin kızım sen, yazmaya başla artık, bu şuursuz hareketlerini anlayamıyorum..." diye çemkirmeye başlar çatlak iç sesim. Onu susturmanın en güzel yolu, telefonumla yapışık hayat süren ve daima elimi uzattığım anda erişebileceğim uzalıkta bulunan aypodumu kulağıma takıp en yüksek seste, yarım saat kadar coşkulu şarkılar dinlemektir. Bu işlem koltuğun koluna tüneyerek, ağzındaki sigaranın külünü düşürmeden şarkıya eşlik etmeye çalışarak yapılır.

Şaraptan ve sigaradan çatlamış iç sesim, ellili yaşlarda flamenkocu çok esmer bir kadına ait gibi. Gülüşü ökrüsük gibi dökülüyor ağzından, uzun siyah tırnaklı, edepsiz, karanlıklar kraliçesi gibi birşey. Üstüme gelmesine, şarkıların da etkisiyle yüksek sesle cevap verebiliyorum; "kes be tantanayı, kurguları şahane bir sürü öyküm var benim, keyfim istediğinde tamamlarım, patron benim, sen kimsin...". Okkalı bir küfür sallıyor bana. Ağır, dingin bir hatun olmaya, dünyevi hazlardan uzak durmaya meylettikçe kendimi, bu terbiyesiz katalan içimi tırnaklayıp duruyor. Haddini bilmeli, ben değerliyim, kimse benimle böyle konuşamaz..

Ben değerliyim.. Uzunca bir süre gülüp ti'ye aldığım sonra kendimi içinde bulduğum evren, enerji, çakra, olumlama servüneninden kalma, dilime yapışmış bir kalıp.. "Kendimi ve yaptıklarımı sevgi ile görüyorum. Emin ellerdeyim. Kendimi hayatın akışına bırakıyorum. Sevgiyle iletişim kuruyorum. Kendi merkezimdeyim. Sakin ve dengeliyim. Hayatın tüm ihtiyaçlarımı kolayca ve rahatça sağlamasına izin veriyorum. Sevgi beni sürekli sarmalar. Ben sevilen, neşeli bir insanım. Kendimi bütünüyle olduğum gibi seviyor ve taktir ediyorum. Sevmeyi ve sevilmeyi seviyorum. Tüm duygularımı bir parçam olarak kabul ediyorum. Herşey hayatımın iyiliği için birlite çalışıyor. Hayatımın yüce planı ile uyumlu yaşıyorum. Kendim olmaktan mutluyum. Herşey sevgi ile ve uyumla bana kendiliğinden geliyor. Bunu ve ya daha iyisini kabul ediyorum. Ben hazırım, alıcıyım ve müteşekkirim.." Bir yılı geçkin bir sürede deli danalar gibi hazırlandım, kendimi elektriğe dinginliğe verdim durdum. Elmaya, havaya, suya, ota, tüye binlerce kez müteşekkir kaldım. İyi hissetme yeteneğimi bir kas gibi güçlendirmek için hislerimin jimnastiğini yaptım. Taşlar, arınmalar, halı üstünde uyumalar, kulağımda bitmek bilmeyen keman gıcırtısı... Ben hazırım, ben alıcıyım, uyum içindeyim, emin ellerdeyim, sevgi beni sarmalıyor... aldığım tek şey her zamanki gibi bol bol kilo oldu. Bunu düşünmek sinirimi bozuyor, buzdolabındaki cazibe tabağından parlak kalpli çikolatalara kayıyor fikrim. Bir ısırıkla, çatır çatır kırılıyor kalp. Ağzımda kalan kısmını damağımdan gırtlağıma kadar yayıyor, gözlerimi kapatıp bu anı uzatmaya çalışıyorum. İkinci yarısını hızla yiyorum. Sonra bir kalp daha, bir çikolata kaplı çamfıstıklı lokum, bir beyaz çikolatalı badem... Hipoglisemi atağımla kendime geliyorum. Bu ayine mide bulantısıyla son veriyorum.

Diğer koltuğa uzanıyorum, kendimi mekansal kandırmalarla oyalamak için. Kitaplığıma ilişiyor gözüm. Yazarına göre sıralanmış kitapları konusuna göre sıralıyorum bu kez. Sonra da yayın evine göre sıralayabilirim. Tozlanmış raflardan hoşlanmıyorum. Cam sil ve sarı scotch brite bezle tozlardan kurtulduktan sonra tozun gerginliğini atmak için bulaşık yıkamak gerekir. Saat ikiye doğru dişler fırçalanıp yatak safhasına geçildiğinde ilk iş sevgiliye, kısa tutulmaya çalışılan bir iyi geceler mesajı göndermek olur. Gözlerimi kapadığım anda iç sesim çatlamaya başlar, odanın fazla karanlık olduğunu düşünüp koridorun ışığını açık bırakırım. Tekrar yatağa girip, yorganı kafama kadar çekip, iç sesimi sindirmeye çalışarak uyurum.

Sanıldığı kadar cazibeli değildir yalnız yaşam kareleri. Öyle eller havaya nidalarıyla, atlarım herşeyelerle, paşa gönlüm bilirlerle yaşanmıyor yazık ki.. Şanslısın kızım sen diyenlere yanıtım başka bir başlığın altına gelsin...

5 yorum:

  1. yalnız yaşam karelerini bekliyorum, merak uyandırıcı bir bitiş olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. aslında bu da bir kareydi. her gün hemen hemen bir öncekinin tekrarıdır ama ucunu açık bırakmışız maden kapatalım. pek yakında!..

    YanıtlaSil
  3. yalnızlığın cinsiyeti yok galiba.. benimkilerle ne kadar örtüşecek diye merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  4. "bugün artık yanıt gelmez" diyordum, mesai bitti artık evde dinlenmeye çekilmişsindir diye. ilk yazından başladım, son yorumun geldiğinde bu yazıdaydım, TCK'ya göre suç mudur :) bilmiyorum ama yakalandım...
    madem "yaşasın müzik" diyorsun, o vakit eller görelim :)

    http://fizy.com/#s/1ncpxm

    çayan
    http://elma-c.blogspot.com

    YanıtlaSil
  5. bak çığlık etkisi var bu şarkıda..
    http://fizy.com/#s/1ltfdf

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..