Çarşamba, Aralık 23

X, Y, Z ve getirdikleri...




Yaşadıklarımdan kendime ders notları çıkarmadığım gün gibi aşikar. Aklımın dikine gitmeyi bir halt sandığımdan değil, içimdeki et çimdikleyen sesin ukala haline tahammül edemediğimden. Bir kere geçip karşısına "n'ooldu koçum, bu sefer yemedi di mi, hadi şimdi tersten seyret dünyayı" diye şımarıklık yapmak isteğimden.. Belki biraz daha olgun, dervişe bir tarzı olsa kapışmayıp itaat edeceğim kendisine.Şöyle Tuncer Kurtiz gibi Wilde'dan, Shakespeare'den alıntılarla söylevler verse herşey daha farklı olabilirdi.

Evet, buzdolabındaki o dayanılmaz koku on günlük çorbadanmış. İlk önce onu dökmem gerektiğini söylemişti. Ama o bilmiş sırıtışına inat onu en sona saklamıştım, sıra ona gelene kadar sağlam/değil ne varsa hepsi çöpün dibini boyladı. Siz hangi konuda inatlaştığımı sanmıştınız acaba?

Neyse bu hatunun sesini kesmek için yazıyorum madem, ondan bahsetmeye gerek yok şimdi. Netekim her başlıkta baş rolü çaktırmadan kapmasına daha fazla izin veremeyeceğim. Başrole yandan kaynak olan bir karakterim daha var, bilirsiniz. Son durumu meçhul kendisinin. Ben eve girmeden az önce, topuklamış buralardan, sırra kadem basmış. Dedektif ruhlu olmaya hacet yok, içeri girdiğimde banyonun yerleri hala ıslaktı. Fazla uzaklaşmış olamaz diye düşünmüştüm. Oysa, biraz toparlanmak için şehrin en uç noktasına kaçmış, uyku tutmayan bir zamanda, ani bir kararla. Uykusu kaçınca, farklı bir coğrafi bölgeye ait karasuların kenarına kendini taşıyan sevgili, beni son derece kafa karıştırıcı ve dağıtıcı buluyor..

Uyku muyku bahane fikrimce. Geçen gece rüyamda gördüm. Sevgili ebeveynleri (böyle bir kavim var, aklınıza hayalinize gelmeyecek bu kavim ara sıra hayatınıza göçer durur) uygun bir gelin adayı bulmuş, bizim esas oğlan da önce hık mık etmiş ama sonra ısrarlara dayanamayıp köye, kıza bakmaya gitmiş. Şehirli erkeklerin ( böyle de bir kavim var cidden, bunlar hayatınızdan göçerler ama gitmek bilmez mutualistlerdir) köyden mazbut kız alma fantazisini gerçekleştirecek aklı sıra. Önce aklı selim olmalı insanın, her köylü kızından Filiz Akın çıkmaz ki. Neyse, bizimkinin köylü güzeli kırmızı çıkık elmacık kemiklerine ve şaşıya ramak kalmış şehla bakışlara sahip. Uzun burnundan, yarık dudağından ve üstünü çevreleyen bıyığından bahsedemeyeceğim. Abartıyor muyum, yok canım... hem bu benim rüyam, istediğim gibi görürüm..

Hayır, hayır..! Üçüncü bir karaktere daha mecalim yok. Bu blog benim, öznesi benim, istediğim gibi öykülendirebilirim. Şehla gelin blog dışı kalsın, hem zaten aptallarla işim olmaz benim. Bilinç altımı da aldıracağım zati ilk fırsatta, keşfedilmesini bekliyorum..

Sonucunun nereye varacağını bilemediğim bir denklemdeyim. Üç bilinmeyeni var, çözmek için en az üç akıl gerekli. Kendimi üçe bölmeye hazırım, bu fluluk sona erecekse eğer.Çözümsüzlüğün ortasında bulunmaya karşı akıl almaz bir zaafım var, ancak zamanla tercihler değişiyor işte. Artık keyif almıyorum düşmekten, koşturmaktan, yorulmaktan. Başını ve sonunu belirlemekten aciz olduğum bir ömre sahibim zaten. Üstelik bunu idrak etme sürecim oldukça sancılı geçti. Şimdiki zamanın boşluklarına sağlam taşlar otursun istiyorum. Satır aralarını keşfetmeye çalışmaktan, kendimi dudak okumaya zorlamaktan sıkıldım. Kazanmak, anlık hazlar, kaybetmek, hınca hınç kavgalar, kalbi kadar yeni temiz sayfalar.. dilemiyorum. Vitrinin üst çekmesinde duran sonsuz mutluluklar albümüne sızma niyetinde de değilim. Mülteci arzularım, işgalci duygularım, el üstünde tutulma hırslarım yok..


Yaşadıklarımdan öğrendiklerime lanet olsun, öğrenilmiş çaresizlik setleri kurmak istemiyorum hayatıma, unutmayı tercih ediyorum. İki ucunu pislemeden koruduğum değneği sağ salim taşımaya devam etmek istiyorum sadece. Dayanma gücüme ortak olmayı denese, böyle tespih böceği gibi içine kıvrılıp oraya buraya sürüklenmekten vazgeçse, esas oğlanımıza sınırsız istihdam alanları sunacağım.. fikrimde, tenimde ve ruhumda. Lakin kendisi varoluşuyla hayatıma, dümdüz sayfada kocaman kocaman yerler parselleyen yıldızlı kalpli patates baskıları gibi renkler katıyor. Evet mitolojik bir aşık değilim ben. Devasal bir kayayı her gün dağın tepesine çıkarmaya mahküm edilmiş Sisyphos gibi ölümü esir almayı ya da güneşi her gün doğudan batıya taşıyan Ra gibi yeni günler getirmeyi vaadedemem ona. Dilden dile gelmiş hikayelerin kopyasını değil, bize ait gönlü zengin bir hayatı söz verebilirim ancak..

5 yorum:

  1. vee bunun üzerine apar topar döner sevgili :)

    YanıtlaSil
  2. döner tabi, ama bunun üzerine değil.. kısa bir süreliğine gitmiş olduğu için döner.
    şşşş!.. zaten burası aramızda kalsın.. o henüz bilmiyor ;)

    YanıtlaSil
  3. yazık.. çok şey kaçırıyor.

    YanıtlaSil
  4. yazık değil bence. erkekler böyle detayları öğrenince, elde var bir mantığıyla, kaybetme korkularından da arınarak, yüz verince astar istemenin bokunu çıkarırlar.
    bırak bilmesin ahu.

    YanıtlaSil
  5. öğrenilmiş çaresizliği yaşamaya devam et diyorsun yani deniz :)
    yok yahu, böyle şeyleri ayyuka çıkartacak birisi değildir kendisi. görse belki biraz şımarabilir, şımarsın da zaten sorun değil.. ama önce okuması gerekir. böyle hede hebe hede uzun cümleleri sevmiyor, muhtamelen kendisinden bahsedilen kısımlara geçmeden sıkılıp kapatacaktır ;)
    bir de kaybetme korkusu duysun istememki aksine huzur bırakmak tercihimdir.. yani çok haklısın maalesef böyle şeyler yaşanıyor ama öyle kaybetme korkusuyla hastalıklı birşey büyütecekse bana karşı, bunda bir çirkinlik yok mudur?
    ya da ben tedavülden kalktım da boşuna emekleyip duruyorum :)

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..