Salı, Aralık 15

evrilmez.. bu böyle.




Sebeplerini anlamaya çalışıyorum. Herşeyi anlamak, herşeyi affetmektir demiş Tolstoy. Bazen doğru adamların, doğru sözleriyle zehirliyorum kendimi. Sırf hayatımda istediğim bir insan olduğu için, bünyemin kaldıramayacağı kadar kırık, kesik, kanama, yabancı madde ne varsa sindiriyorum içimde. Anlıyorum ve affediyorum.

Mantık ile yüreğin kıyaslamasını yapıyorum, yüreğim şişmiş, dolmuş, her zaman daha ağır basıyor. Başka yol aramaya lüzum yok. Dün de böyle yaptım, bugün de böyle yapıyorum, yarın da değişen birşey olmayacak. Akıp giden zaman içinde küsmeye ve birilerine meydan okumaya gerek yok. Şimdiki zamanın artıkçısını ya da geçmiş zamandan kalma kan emiciyi yok etsem ne olacak, yerleri itinayla doldurulacak ve boyumdan büyük kılıcı kaz kez sallayabilirim bileğimi, belimi incitmeden? Haddini bil, sus ve kımıldama, maceraya takatim yok.  Basamak atlamak, bilmem kimin hayatında çok özel anılmak, onun hayatında çok önemli olmak, cümlelerinin öznesini kapmak hep yorucu meseleler. Mantıkla akıl yolunu böyle safsatalarla tıkamaya gerek yok. Bu dünyada böyle bir yaşam yok, iki kişinin bir ve tek olabilicekleri bir ömür kalmadı, herkes eş'siz olmaktan yana. Buna hayıflanmak ta yararsız, en iyisi sorgulamamak, ucuz bahanelerin hepsine inanıyormuş gibi yapmak. En cafcaflısını dize getirebilecek kıvraklığa sahipken aslında, uğraşmaya başlamaktan sıkılıp "gözlerimi kapadım hadi acele et, görmemiş olayım, çabuk çabuk" demek büyük huzur getirebilir.

Bazen aklım hızlı çalışıyor. Kitap okuyamıyorum bu yüzden bazen. Aklımda abuk sabuk, bağlı, bağlantısız binlerce düşünce. Sanki sürekli bunun sana çağrıştırdığı ilk şey ne silsilesini oynuyor beynim. Kitap açıyorum, aklım yirmi saniye içinde bütün sayfayı algılarken, yorgun gözlerim yirmi saniyede beş kelimeyi zor seçebiliyor. Olmuyor, okuyamıyorum. Televizyon açıyorum, tahmin edilen replikler, heyecan vermiyor bana. Onların yerine ben kumarhane işleteyim, ben kaçakçılık yapayım, katil olayım. Daha filmotografik görüntüler düşüyor zihnime. Zihnim benimle oynuyor, oyalanacağı başka şeyler bulmalıyım. Başka şeyler düşünmeye çalışıyorum, aniden başka bir şey çıkıyor ağzımdan, yanımdaysa sıkılarak bir garip bakıyor bana, telefondaysa sinirleniyor.. gerçi o da alıştı sanırım, genellikle "çok zavallısın lan" sırıtışıyla bakıyor yüzüme ve eğleniyor benimle.

Oysaki hiç korkmadım ateşi çalmaktan, geçtiğim yolları yakmaktan, dişe diş kavgaların kız çocuğu olmaktan.. Bilmek lanetlenmektir demiş Adorno. Sanki herşeyin sonunu biliyormuşum gibi bir bıkkınlık, lanet süreci bu. Yiğidi öldür ama hakkını yeme, önce bir anla onu ve sindire sindire kabul et geleceği.. şimdi herkesten daha suskunum ve aynı zamanda herkesten daha hızlı kurgulara sahibim. Elime pimi verseler dünyayı yerinden oynatabilecek enerjide ve gözü karalıktayken boynumdaki nefesi ehlileştirmeye hiç mecalim yok. Hangi kadınsı stratejiyle yumulursan yumul hadiseye, özünde hikaye belli. Ani ataklarla çemberi daraltmaya gerek yok. Taaruz hiç bitmeyecek nasılsa..

Yum gözlerini ve ona kadar say, toparlansın için..







2 yorum:

  1. yok böyle bir olay. ben bu rumuzu kendime seçtiğimde kimse kuzu olmak istemez diye düşünüyordum ve böyle bir isimle blog olayına geçte olsa balıklama atladım ama şimdi karşımda idealist bir kuzu gördüm dumur denizinde açıklara doğru kulaç atıyorum.

    YanıtlaSil
  2. enteresan bir tesadüf olmuş.. koyunun sürü psikolojisi daha güçlü aslında. kuzu daha labadanak, zıp zıp, kendini bilmez birşey. sen yine aç blog, varyasyon olsun.. seninki koyun benimki kuzu netekim.

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..