Cuma, Ocak 13

tam olarak...



Hikaye her zamanki gibi başlıyordu.. Aslında yine gayet olağan bir gündü ve artık olağan olan her şeyden ödüm kopuyordu.
Televizyon karşısında uzanmış, miskin miskin kanallar arasında dolaşıyordum. İzlemeye değer bir şey bulamayınca her zamanki gibi kendi kolajımı izlemeye koyuldum. Çok hayin sevgili blog okurlarım, bunu size daha önce anlattım ama hatırlamadınız biliyorum. Herhangi bir kanaldan bir cümle dinliyorsunuz devamını diğer kanallardan birer cümle olarak tamamlıyorsunuz. Böylelikle dünyanın en saçma televizyon gösterisini yapmış oluyorsunuz.. hem parmağınız yoruluyor hem televizyon izleme isteğiniz geçiyor.. Böylelikle herhangi bir şey kaçırmamış olmanın rahatlığıyla uykuya dalıyorsunuz.
Göz kapaklarım ağır ağır kapanıp suratıma o iğrenç sırıtma ifadesi yayılırken farkettim onu. Kahretsindi, lanet bir toz öbeği yeni aldığım full hd lcd televizyonumun ekranını işgal etmişti. Buna izin vermem beklenemezdi. Derhal cam sil ve sarı  bez ikilisiyle kendilerine saldırıda bulunacaktım. Ama önce uyumalıydım.

Ne zaman vakti koltuğa serilip suratımda o sırıtık ifadeyle uykuya dalacak olsam çatlak iç sesim parmak ucunda sinsice bana yaklaşır.. sessiz sessiz ilerler, yanıma gelir, sessizce kulağıma doğru yaklaşır ve o iğrenç tiz sesiyle "inek obasıııı uyaaan!." diye bağırarak beni uyandırır. Bu hep böyledir. Ardından kötü kahkahaları gelir. Kolumu bacağımı poposuyla ittirerek koltukta kendisine yer açar, oturup hemen bir sigara yakar. Kendime gelmemi beklemeden emir ve isteklerini, öneri ve dilek kılığına sokarak yağdırmaya başlar..

"Böyle bön bön bakıp sinirimi bozma, hemen hazırlanman gerekiyor, seni bekliyorlar".. dediğini duyduğumda ister istemez ayılmıştım artık.

Beni bekliyorlarmış, ulan ben de birini bekliyorum, geliyor mu.. yok!. Ben neden beni her bekleyene hazırlanıp giderim? Bunun kavgasını insaniyetsiz çatlak iç sesimle yapar, haddini bildirirdim. Ama önce hazırlanmam gerekiyordu.

Saçlarımı maşalamam, elbisemi giyinmem, makyajımı tamamlamam, ayakkabılarımı ayağıma geçirip kapıya gelmem tam olarak kırkbeş dakika sürdü, televizyonun üstündeki toz birikintisinin aklıma düşüşü ve cam sil ile kankası sarı bezi elime almam tam olarak bir dakika sürdü. Çatlak iç sesimin omzuma tırnaklarını geçirerek beni sarsması, benim full hd lcd televizyonumu yerinden oynatmak suretiyle yere düşürecek olmam, ama itme  hareketiyle televizyonu yerine oturtup kendimi yere atmam, bu vesile ile topuğumu kırmam ise tam olarak 20 saniye sürdü.
Neyseki fizik kuralları vardı..

Bütün bu olaylar silsilesinden sonra yorgun bedenimi tekrar koltuğa uzandırıp dinlendirebilirdim.. ama önce ayakkabılarımı değiştirip dışarı çıktım.
Bu kadar.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..