Cumartesi, Ekim 2

yağmura bak..




Geldi..
Bu kez daha önceki gelişilerinden farklıydı. Gelip gitmedi, kaldı..
Hep böyle oluyordu.. Geliyordu, yağmalayıp kırıyor döküyor ve gidiyordu. Ardından aylarca toparlanmaya, herşeyi yeniden tamir etmeye çalışıyordum. Unutmaya başlıyordum, alışmaya.. sonra neşemi yeniden kazanıyordum. Eğlenmeye başlıyordum, insanlarla görüşmeye.. Tam birsinin elini tutmaya cesaret edecekken, gözlerimi karartmışken sevdaya o yeniden geliyordu.
Ay doğarken kapımı çalardı. Sarılmadan, öyle uzaktan öperdi beni iki yanağımdan. Hiçbirşey olmamış gibi "nasılsın" derdi. İyi olduğumu onaylayınca içeri girerdi. Ben loş ışıkta otururdum, o aydınlığı severdi. Ben müzik dinlerdim, o televizyonu tercih ederdi. Öyle yapardı, odaya girer girmez ışığı açar, koltuğa yayılıp televizyonu çalıştırır kanalları gezmeye başlardı.
Hiçbirşey olmamış gibi, sanki o büyük kavgayı yaşayan biz değilmişiz gibi, bundan önceki her gelişinde aynı sakinlikle başlayıp dünyayı başıma geçirerek giden kendisi değilmiş gibi.. Sakin sakin işinden bahsetmeye başladı, şunu yapmış, buraya gitmiş, bilmem kimle tanışmış, gerilmiş, kazanmış, harcamış.. Sonra bana sordu "ee sen neler yapıyorsun, anlat".. Birşeyi anlat dediklerinde, tıkanırım ben.. Onca iş yapmışımdır, onca şey yaşamışımdır da "ee, anlat" dendiğinde basitleşir herşey anlatamam, "hiiç.. ne yapayım, aynı işte" dedim.
Kanalları değiştiriyordu, yüzüme bakmadan yine sordu "ee gitmedin mi bir yerlere, işin falan yok mu" dedi. Sanki işim bir yerlere gitmekti sadece.. Herkes böyle derdi, "gitmiyor musun bu aralar bir yerlere".. Sanki turist gibi dolaşıp para alıyorum üstüne, bu kadar basitti herşey sanki.. Uykusuz gecelerin, patlayan ayakların, şişen gözlerin, yorgun beynin hiç kimsede hatırı yoktu.
Anlatayım dedim biraz, yüzüme bakmıyordu, salak bir diziye takılmıştı, ona gülüyordu. Benim anlattıklarım gülünç değildi, hoşuna gitmiyordu beni dinlemek. Zaten daha başında kesip, "içecek birşeyler getirsene" dedi. Bu kadar önemsizdim yani.. Elimde iki bardakla odaya girdiğimde beni yanına çekti "gel, yanıma otur" dedi. Lütfetmişti, yanında oturabilirdim, kendi evimde oturacağım yeri belirleme hakkı vardı. Oturdum ve onu seçtiği o uyduruk diziyi seyrettik birlikte.. Bütün eve kokusu sinmişti, benden tek bir iz bile yoktu.. Masamda benim dosyalarım duruyordu, üstüne kendi çantasını koymuştu. Yan koltukta hırkam vardı, üstüne kendi ceketini atmıştı.. Ayakkabılarımın üstünde onun ayakkabıları vardı. Bardağımı kenara kaydırmış, sigaramı yakmış, çakmağımı fırlatıp atmıştı. Herşeyin sahibiydi, her yerde o vardı yine. Eskiden uzun uzun bakıp, okşayarak sevdiğim, içime çektiğim her ayrıntısı bana batmıştı. Anlaşılan bu kez yıkamayacaktı beni, artık fazlalıktı hayatımda..

Bu kez farklıydı.. Hiç kavga etmedik. Abuk sabuk bir film izledik, birlikte güldük.. Evet, ben de güldüm.. Ertesi gün yine geldi.. Bu iyilik hayra alamet değildi. Saçlarımı değiştirmiştim, elbiselerim yeniydi, yüzüm güzelleşmişti, tırnaklarım uzamıştı.. İki gün boyunca hiçbirisini farketmedi. Yorgun olduğunu hissettim..
Neden bana geldiğini anladım. Çünkü ben iyiydim, çünkü ben sesimi çıkarmadan onu sabahlara kadar dinler, yapmak istediği herşeye izin verir, keyfine hizmet ederdim.. Onu anlardım, ona kızmazdım, ona sevgimi sonuna kadar verirdim. Beni üzse bile, beni hırpalasa bile ben yine onunla iyileşirdim.. Egolarına iyi geliyordum.. Bana hep gelecekti ve her gelişinde kendinden bir iz bırakacaktı. Sakindim, sakince bakıp görebiliyordum olacakları. Aslında olmak istediği yer burası değildi, olmak istediği yer ona iyi gelmiyordu ve o yüzden burdaydı.. Birazdan, neden olmak istediği yere benzemiyor burası diye kıyametler kopartacaktı, görebiliyordum.. Sakince bekliyordum.. Yağmur başlamıştı..

O yokken, çok uzun zamandır, kendime yeni bir hayat kurmuştum. Her seferinde delik deşik ettiği için farkında olmadan çok sağlamlaştırdığım bir hayat olmuş meğer.. Hayatımın yeni öğelerinin bazı sorunları vardı, onlara yardımcı olmaya çalışıyordum. Farketti.. Sorular sormaya başladı, cevaplarımı dinlemeden kendi cevaplarını yapıştırdı.. Çok sinirliydi, hiç bir nedeni yoktu ve o her zamanki gibi çok sinirliydi. Açıklayacağım birşey yoktu, bağırarak gidişini seyrediyordum. Oturduğum yerden hiç kımıldamadan ve yanıt vermeden "senden nefret ediyorum" deyip çekip gitmesini izledim. Oturduğum yerden hiç kımıldamadan üstüne bir sigara yaktım. Hayatımın yeni öğeleriyle ilgilenmeye devam ettim.

Yatmadan önce camları açtım, odadan kokusunun çıkmasını bekledim.. Yağmur yağıyordu hala.. Bir sigara daha yaktım. Üstünden çıkardıkları üstümden çıkardığım kıyafetlerin üstüne serilmişti. Önce atmayı düşündüm, sonra nasıl olsa yine gelecek dedim, katlayıp kaldırdım.

Yine gelecek.. Beklemeyeceğim ama gelecek. Son kez deneyecek beni yeniden sevebilir mi diye.. Bana yeniden aşık olma isteğiyle gelip, olamadığı için benden sonsuza dek nefret ederek gidecek.
O zaman çantasına arta kalanları da koyacağım..

11 yorum:

  1. ye dua et sev var elimde kadın boşandıktan sonra böyle bir ilişki yaşamış kadın kendine güvenliyken adam tapıyor zayıf taraflarını gördüğünde uzaklaşıyor vsvsvs
    böghhh
    hikayenin sonunu sevdim : )

    YanıtlaSil
  2. "hayattan kendime kısa notlar"da yazdığın ve einstein'in da dediği gibi; "delilik; aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemektir..."
    sonuçta ortada; "bir misafirliğe gitsem / bana temiz bir yatak yapsalar / herşeyi, adımı bile unutup / uyusam..." gibi bir durum yok(muş)!

    çayan

    http://elma-c.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  3. "hayattan kendime kısa notlar"da yazdığın ve einstein'in da dediği gibi; "delilik; aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar beklemektir..."
    sonuçta ortada; "bir misafirliğe gitsem / bana temiz bir yatak yapsalar / herşeyi, adımı bile unutup / uyusam..." gibi bir durum yok(muş)!

    çayan

    http://elma-c.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  4. Ahu hanım bazen herşey o
    kadar nettirki görülmez,soğuk bir kış günü evde sıcak bir çorba içmek gibi içince insanın içini ısıtan burdaki tek kopukluk çorbanın oluşu ama sıcak olmayışı.Yazının sonunda evet yine gelecek okudugum kadarıyla,Belki gelişi sıcak bir çorbanın yanında sıcak bir gülüşün karşılaması, eksik olan belkide bu. Belkide duydugu,gördüğü bir gerçegin sahibi tarafından kendinden dinlenmesi kimbilir :(

    YanıtlaSil
  5. @mine birbirimizi yanlış zamanlarda seviyoruz bazen :)

    YanıtlaSil
  6. @çayan çok çok haklısın.. bu notu kendime sık sık hatırlatıyorum.. sonuç durumunu çok sevdim.. bunu danotlarım arasına ekleyeceğim ;)

    YanıtlaSil
  7. @puzzle acaba eksik olan ruh mudur? eskiden içini çıkararak yaşadığın şeyler, birkaç tekrardan sonra söylediğin o sıcaklığı yitiriyor olabilir..
    hayatlarımıza giriyoruz, çıkıyoruz.. sonra geri dönmek istiyoruz. geri döndüğümüzde bulduğumuz şey hoşumuza gitmeyince şiddetleniyoruz. yaşamak istediğimiz duyguyu yakalamayınca kendimize değil karşımızdakine kızıyoruz. ama belki bir gün yeniden yaşanır umuduyla gelip gitmeye devam ediyoruz.. ve çayanın da dediği gibi delilik, aynı şeyi defalarca yaşayıp farklı sonuçlar beklemekte..

    YanıtlaSil
  8. betimlemeler bir harika. profilini yansıttığınız kişi fena halde "gerçek" olmuş. sinematografiye yatkınlıktan mıdır nedir. yazı değil uzun metraj bir film sanki.

    YanıtlaSil
  9. bu da güzel bir yazı... lan! yoksa?.. yoksa diğerleri de mi güzel...

    YanıtlaSil
  10. şöylee eskilere de bakmayı ihmal etmeyiniz rica edeceğim.. :)

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..