Pazar, Ekim 17

aptal aşıktım ben de bir zamanlar..


Kara kıştı.. Hayatımın en soğuk günleriydi. Bunalımların en iticisini yaşıyordum. Uyuyamıyordum, doktor bir kaç ilaç yazmıştı ama faydasızdı..
Ev arkadaşımla bir lokantada kendimize lüks yapmış akşam yemeği yiyorduk. Doktorun tavsiyelerinden biriydi, okula gittiğim zamanların dışında bir işe girip çalışmamı ve kendimi iyice yormamı önermişti. O gün bir gazetede çalışmaya başlamıştım. Sanırım onu kutluyorduk, yoksa öğrenciydik.. kolay kolay öyle pahallı lokantalara gitmezdik.
Karşı masada oturuyordu, yüzü bize dönüktü.. Aslında yüzü kız arkadaşına dönüktü ama biz bize dönük diye seviniyorduk. Ona bakmak insanı mutlu ediyordu. Çünkü nasıl desem.. hayvan gibi yakışıklıydı lan işte, anlayın yormayın beni tariflerle.. Ev arkadaşım heyecanla anlatıyordu, "ahu bak bu da gazeteci hani sana bahsettiğim çocuk bu işte.. belki çalışma ortamında karşılaşırsınız.. ayy ahu çook yakışıklı değil mi.. kızım benim şimdi hayatımda cücü olmasa ben kesin buna aşık olurdum..."
Sevgilimden ayrılmaya karar vermiştim.. "Olmuyor ama böyle, ben artık seni kardeşim gibi falan seviyorum" diye bir açıklamayla girmiştim konuya.. Kabul etmedi. "Çık bu gece arkadaşlarınla , gez dolaş, iç eğlen.. Bak geçecek hepsi, bizimki gibi uzun ilişkilerde olur böyle.. " diyerek beni kızlarla gece hayatına sürükledi. Allah benim bin belamı versinki çıktım o gece kızlarla dışarı. İşte benim hayatımın kırılma noktası!.. Bok vardı sıkılırsın, yabancılaşırsın, kardeşin gibi görürsün hayatının en kusursuz insanını.. Hayat bana hala o günün cezasını ödetiyor.

Kızlarla rock bardayız ve ben ağır rakı içiyorum. Barda tek rakı içen benim hatta.. Masamıza bir çocuk dadanmış, sürekli gelip tanışmak istiyor. Bir yandan ağlayıp bir yandan bin küfürle bunu kovuyorum. Tuvalete gidiyorum peşimden geliyor lavuk.. Bardağı kırıp poposuna geçireceğim falan, o derece sinirliyim. Sonra bu geliyor.. (Az önce telefonda konuştuk çakma koraysın sen dedim, kargonun korayının tıpkısının aynısı hatta daha yakışıklısı.. ama içim el vermedi.. mmm diyeceğim, baktın mı "mmm" dedirtecek bir tipti kendisi zira.). Arkadaş çok alkollü, kusura bakmayın, bir terbiyesizliği olduysa özür dilerim dedi Mmm. İnsan ona kızamıyor. Öyle bir suratı var işte, daha o an anlamıştım ne yaparsa yapsın ona asla kızamayacağımı..
Sabah eve döndüğümde artık bitmiştik. İkna etmeye çalışmadı bu sefer beni, konuşmadan gitti dersine sevgili.. Ondan sonra da hiç doğru düzgün konuşamadık zaten. Artık hayatımın bir kırılma noktası vardı, Mmm hayatımın uzun süre öznesi olacaktı.

Bir gün yine aynı bardayız kızlarla.. Mmm geldi, selam verip geçti. Aslında kaçacaktı ama arkadaşları tuttu bunu, kaldı. Yeni ayrıldığım sevgili de barda, başka masada. Bu bir ara yanıma gelip telefonumu istiyor. Öyle bir zamanlama hatası yapıyorki.. Mmm o sırada tam yanımızda nedense.. Telefonu veriyorum, bir kızı arayacak, bana aşkın misillemesini yapacaktı, hem de benim telefonumla. Hoş benim umrumda değil, aman arasın bulsun bir kız da hafif geçsin niyetindeyim. O telefonla konuşurken Mmm gelip yanıma oturuyor "yanlış mı anladım yoksa senden bir kızı aramak için telefonunu mu istedi diyor".. Film burada kopuyor. Mmm bunun çok adice bir hareket olduğunu düşünüp, alkolün de verdiği etkiyle deliye dönüyor. Bıraksam dövecek benim eski sevgiliyi.. Eski sevgili de suçsuz aslında, ya da suçlu da benim o sırada aklımda sadece Mmm olduğundan benim umrumda değil yani.. Ama başka yolu yok ya ordan Mmm'ı çıkartacağım ya da bunlar birbirlerine girecekler. Çıkıyoruz.. Elimden tutuyor koşmaya başlıyoruz. Bir amacımız yok, neden koştuk hala bilmem. Ama hayatımın en güzel koşusuydu. Sokakalarda deli gibi koşuyoruz biz bununla.. Merdivenlerden atlıyoruz, ara yollara giriyoruz, bazen belimden tutup beni çekiyor. Ben aşık oluyorum..
Evinin anahtarını verdi bana, köşeyi dön, ordaki pembe ev, hemen gir içeri, ben birşeyler yapıp geleceğim dedi. Ulan ne yapacak, ben ne yapacağım onun evinde.. Arkasına bakmadan koştu gitti.. Köşeyi döndüm bütün evler pembe.. Gecenin bir vakti, insanların camlarından bakıyorum, içerde birisi var mı, hangi ev doğru falan diye.. Yanında matbaa olan, pembe bir ev gördüm sonra, hani gazeteci ya ordan saçma bir bağlantı kurup eve girdim. Doğruymuş, onun eviymiş. Salonun duvarında eşşek gibi o akşam yemek yediği kızın resmi.. Ne işim var benim burda, gelsin ben giderim diye düşünüyorum. Geldi, elinde nerdeyse bir bar açmaya yetecek kadar içkiyle.. Mümkün değil, bu gece evine gidemezsin.. o çocuk kesin arıza çıkartır sana birşeyler yapar dedi. O çocuk dediği üç yıllık sevgilimdi, midem bulanmıştı o çocuk lafından. Kendimden bile iyi tanıyordum sevgiliyi, bana hayatta ufacık kötü birşey yapamayacak kadar severdi beni. Ama kaldım yine de.. Bana babaannesini geceliğini verdi. Öyle böyle bir gecelik değil, hayatımda hiç o kadar seksi bir gecelik giymişliğim yoktur benim. Açık saçık birşey değil ama tarzı öyle, kumaşı, üstünde süzülüşü.. Birkaç yıl önce ölmüş babaannesi, hala bence bu evde falan diyor.. onun odasında kalacaksın diyor.. Bir yandan da ödüm kopuyor. Mmm manyak çıkmıştı, ama nedense ondan değil de babaannesinden korkuyordum. Kapıyı kilitle ve asla o odadan çıkma diye uyardı beni. İçeride öyle salak gibi dünyanın en seksi geceliğiyle uyudum kaldım.. Sabah gümbür gümbür yıkılan kapıyla uyandım. Sevgilisi gelmiş, avaz avaz kim o kız diye bağırıyor, Mmm kızı evden çıkarmaya çalışıyor.. Kız bütün evi yıktı nerdeyse.. Ulan açsam kapıyı, o geceliği görse hayatta inanmaz aramızda bir halt olmadığına.. Üstümü değiştireyim desem, kız deli kıracak kapıyı, beni çıplak falan görse o da başka bir olay.. İşte ne yapacağımı bilemediğim en büyük an.. Yatağa girip yorganı üstüme çektim ve geçmesini bekledim..
Mmm o gün sevgilisinden ayrıldı. Kızın resmini duvardan söküp attı. Geldi yanıma, ben ağlıyorum "yaa nolacak şimdi böyle, kız seni terk mi etti yani benim yüzümden, ben eve de gitmedim dün gece şimdi herkes yanlış anlayıp benden nefret edecek" diye.. Tuttu elimi, bundan sonra kimseden sana zarar gelmeyecek, söz veriyorum sana.. başta ben olmak üzere kimse senin kılına zarar veremeyecek dedi.. O kadar inandım ve güçlü hissettim ki o an kendimi.. hala o güçle idame ettiririm hayatımı.
İki kış geçirdik birlikte. Anlatmaya kalksam ansiklopedilere sığmayacak iki kış. Birlikte yaşadık, hep birlikteydik.. Ama sevgili değildik. Birlikte yer, içer, dans eder, şarkı söyler, film seyreder ve uyurduk. Ama sadece uyurduk, hani öyle şehvetli şeyler yoktu aramızda. Sadece ben ona aşıktım o da beni severdi, birbirmize ihtiyacımız vardı falan gibi hikayeler.. Herkes bizi sevgili sanırdı, kimseye de bir açıklama yapmazdık.. Ne yaşadığımızı biz de bilmezdik, arkadaş olmadığımız kadar sevgili de değildik işte.
Mesela, doğumgünümde bana bir şiir yazıp hediye etmişti, ben ölmüştüm.. Aşk şiiriydi üstelik, ama sanırım bana yazılmamıştı işte sadece hediye edilmişti gibi..
Dünyanın en zor insanıydı. Kesinlikle ayık dolaşmazdı ve her günümüz ayrı bir maceraydı. Uyku haplarını falan atmıştım. Yanında deliksiz uyuyordum. Sabahları elimde bir gülle uyanıyordum bazen.. Mum ışığında oturur sarılırdık, o dayanmak için sarılırdı, bense aşkla sokulurdum.. Anlardı aslında, deliler gibi gülerdi halimize.. "Hayır, ben seni asla kaybetmeyeceğim, hayatımda hep ol istiyorum, seninle sevgili olmayacağız, ama seninle herşey olacağız" derdi.. Küçüktüm, salaktım, inanırdım, daha çok aşık olurdum.
Bir sabah beni erkenden uyandırmıştı. Ağzında gülle karşımda duruyordu. Öptü yanaklarımdan, hadi kahvaltıyı hazırla ben de ekmek alıp geleyim dedi, uzun uzun sarıldı gitti. Ben kahvaltı sofrasında tam iki gün bekledim. Öyleydi o, hani şu hiçbir sözüne güven olmayacak tiplerdendi..Serserinin, beş para etmez herifin tekiydi, ama ruhumu tıka basa doyururyordu ve çok yakışıklıydı, bütün artistlerden daha yakışıklı..
Birlikte ilk dövmelerimizi yaptırmıştık. Kedisinin doğum yaptığı gündü. Ben kedi dövmesi yaptırmıştım, o deniz atı. Sonra kedilerini bana bırakıp gitti. Birkaç ay annesinin aynında olacaktı. Benim de ailemin yanına dönmem gerekti mağlum yaz gelmişti, oku tatildi. Bunun bir arkadaşına kedilere bakması için para ve anahtar verip gittim. Bu arkadaş ta parayı alıp kız arkadaşıyla sahil tarafına basıp gitmiş. Hayatımın en büyük kabusu. Kedilerin hepsi açlıktan çığlık çığlığa evde ölmüşler. Üstünden yıllar geçse de hala uykularuımı kaçıran bu hadiseyi Mmm'a nasıl açıklayabileceğim de ayrı bir dertti. Eve dönmüştüm, şehre dönmüştü.. Deliler gibi içmiş kapıma dayanmıştı. Kedilerin katili olarak beni gözüne kestirmişti. Ben yerlere yatmış ağlıyordum, o bana deliler gibi saldırıyordu. Hiç bir şey anlatamıyordum.. Gözü dönmüştü, beni dinlemiyordu.. "O kedilerin hesabını vereceksin, seni öldürmemem için bir mucize olması lazım" diyerek kapıyı açtı gidiyordu.. Kapıda bir kedi vardı. işte benim mucizem.. O gün o beni ya da ben kendimi öldürmediysem sebebi kapıda duran kedidir. Ne olduğunu anlamadan bize saftirik saftirik bakan sarı tüylü bir sokak kedisi..
O gün barıştık.. ama asla eskisi gibi olamadık. aramızda ölü beş tane kedi vardı ve o hala beni suçluyordu. Yine annesinin yanına gitme vakti gelmişti.. Gitmişti, beni bir kez bile aramamıştı. Hayatın en kötü günleriydi. Tatile çıkıyordum aklım hep onda, otel odasından çıkamıyordum. Sürekli ağlama hali, alkolsüz gün geçirememe sendromları.. Onu deliler gibi geri istiyordum.. Arkadaş olarak ya da her neyse o olarak değil.. Artık hayatımın merkezi olarak istiyordum. Babam beni kesin kesecekti, annem düşüp bayılacaktı onu tanıyınca.. Ama olsundu, ben ona aşıktım ve onsuz dünyanın en çekilmez, en berbat insanıydım. O bildiğin alkolik, serseri, asla çalışmayan, asla güvenilmez birisiydi.. Ama hiç önemi yoktu.. Aramadı..
Aylar sonra geldi. Benim artık kaskatı kesildiğim bir dönemde.. Ruhum da yoktu, kalbim de.. Hepsini, ideal bir adama kilitlemiştim. Mmm'ı kendimi kese kese hayatımdan çıkartıp atmıştım. Psikiyatristler, uykusuzluk nöbetleri, haplar, alkol.. Geldiğinde bambaşka birisini buldu karşısında.. Ayakta duramayacak kadar sarhoştu. Cebinden bir altın kolye çıkartıp boynuma taktı, seninle evleneceğiz dedi. İşte ilk kez o gün öptü beni. Onu öpmek nasıl birşeydir diye hayal ettiğim iki yılın sonunda.. bir şişe viski içmek gibi birşeymiş onu öğrendim. Sonra itip, bağıra çağıra çıkardım onu evden.. Son görüşümdü..

Yıllar sonra o şehre tekrar gittiğimde yine aynı bara uğradım. Haberini aldım. Askerden kaçtığı için hapse girmişti ama sonrasını bilmiyoruz dediler. Gece 3'te evine gittim. O yoktu, yandaki matbaaya girdim sordum, onlar da bilmiyorlardı. Pembe evin önüne çöküp sabaha kadar ağladım.. Sanırım ilk kez o gün dua ettim, yaşıyor olması için, iyi olması için, bir yerlerde tam o an gülümsemesi için..

Yine yıllar geçti.. Facebook teranesi çıktı. Aklıma ona bakmak geldi ve buldum. Yıllar öncesinin o pembe evinde bir fotografı vardı, gülümsüyordu. Dayanamadım yazdım.. Hemen cevap geleceğini aklıma bile getirmeden. Beş yıllık askerliğinin bitmesine bir ayı kalmış, aradı konuştuk.. Geleceği hiç aklıma gelmeden..
Askerden bana döndü. Önce annesine uğradı sonra çantasıyla bana geldi. İdeal sevgilimden ayrılalı birkaç olmuştu. Altı yıl boyunca onunla mıydın diye şaşırdı önce sonra çok ta üstüne düşmedi.
Hayat bizi yine bir araya getirmişti.. Kaldığımız yerden değil, bu sefer hadi ama kandırmayalım birbirimizi biz sevgiliyiz diyerek başlamıştık hadiseye.. Bu dünyanın en mutlu insanı bendim. Hergün birlikteydik yine.. Yemekler yapıyorduk, sabahlara kadar konuşuyor, oyun oynuyor, uzun uzun öpüşüyor, şarap içiyorsuk.. Romantiktik, aşıktık.. Bir sürü sorunumuz vardı ama yine de kurtarıyorduk her günü, iyiydik..
Geleceğimize dair daha ciddi kararlar almaya başlamıştık. Bir gün, bir arkadaş ziyaretine gitmeden önce bana evlenelim demişti, hemen pazartesi günü evlenelim demişti.. Pazartesi evlenmedik, ama öyleydik işte, her an herşey olabilirdik.. Mmm şehrine geri dönüp hukuksal sorunlarını halledecek, gazeteye tekrar başlayıp yeni bir hayat kuracaktı ve evlenecektik.. Hala çok yakışıklıydı, bütün arkadaşlarım gönderme bu çocuğu yerler billahi onu orda diye uyarıyorlardı beni.. Ben gülüp geçiyordum, bizim kocaman tarihimizi kim ele geçirebilir saçmalayın diyerek deli cesaretiyle gönderdim onu.
Doğumgününde televizyon almıştım misal, sonra yatak odamızda kullanırız diyordum.. Hani yatak odasına televizyon sokmam diyen hatunlardan değildim, yatarak film izlemeyi çok seviyorduk ikimizde.. Hem artık yavaş yavaş evin eşyalarını da alırız böylelikle diye düşünüyordum. Mutfak robotları, tabak, tencere zulalamaya başlamıştım.. Kadınsı iç güdülerim beni ele geçirmişti. Ben de o şehre yerleşeceğim, acaba öğretmenlik mi yapsam orada falan diye düşünürken o kıvırmaya başlamıştı bile.. "yok sen istanbulda yaşamaya devam edersin, çocuğumuzu annene bırakırız o ikimizin de orta noktası, haftanın bazı günleri orada buluşuruz, haftasonları da birlikte oluruz".. falan gibi salakça planlar yapıyordu. Fenası ben bütün bunları yiyordum..

Bayram tatiliydi.. Ağır içtiği için, uyanıp gelememişti İstanbula.. Ben gittim onun yanına. Evin heryerinden kadın eşyaları çıkıyordu.. Bozuntuya vermiyordum ki fena halde bozuktum. Ama yine de ne dese inanıyordum.. "bu parfüm çok güzel kokuyor, ahuşum bak ama kadın kokusu ne güzel değil mi, bizim çozuklardan birnin kız arkadaşının.. aaa terlikler de onun.. resimleri de bilmem kimin kız arkadaşı çizdi.. a bak bu küpe de o kızın işte, tüylü tüylü, ne güzel di mi ben duvarda dekor olarak kullanıyorum.." Hepsine inandım... Aklımın ucundan geçmiyordu beni aldatacağı, tamam yakışıklıydı, çok talep görürdü, ama onun umrunda olmazdı.. Bizim hayatımız, yaşadıklarımız, paylaştıklarımız.. Anlatsam ansiklopediye sığmaz.. Ben onun en boktan zamanınlarının yükünü sırtlanmıştım.. Yılların aşkı ve sadakati vardı.. Biz birlikte büyümüşüz.. herşeyden öte en iyi dostuydum onun. Bana yapmazdı.. Ama yaptı!.
Telefon çaldı, açtım.. Ömrüm boyunca unutmayacağım o ses, dünyanın en orospu tonuyla "sevgilim seni çok özledim ama ben" diyordu..Yanlış aradınız sanırım bu Mmm'ın telefonu dedim, sen de kimsin dedi bana kevaşe.. Sen de kimsin.. sahi ben de kimdim.. Gerisini pek hatırlamıyorum. Ama az önce teyit ettim güzel vurmuşum Mmm'a.. Evdeki her kadın ayrıntısını camdan attığımı hatırlıyorum.. O içeri girdiğinde ona deliler gibi saldırdığımı..
Sonra aklımın bir kısımı kayıp olarak yaşadım. Aklımın almadıklarını kesip attım. Yarı deli bir hayat sürdüm. Hala biraz aptalsam ve bu kadar güvensizsem hayata, hedefim Mmm'dır.. Kısmen iyileştirdiğim, ama her yağmurda sızlayan yaramdır..

Yine yıllar geçti.. Aylar sonra hastaneye yatmadan önce aramıştı beni.. O zamandan beri konuşuruz. İlk zamanlar sürekli kedisine küfür ederdi.. şimdi kız arkadaşlarını anlatıyor. Sanırım hiç yaşamayı beceremediğimiz arkadaşlığı yaşıyoruz şimdi. Bana yıllar yıllar önce dediği gibi ne olursa olsun beni kaybetmeyeceği bir yerde işte benim için ve ben de onu gerçekten seven ve hıyarlığı yüzünden kaçırdığı en doğru insanım..
Nerde bilmiyorum ama hep buralarda bir yerlerde işte ve hala hayvan gibi yakışıklı. ve ben içip içip dünyaya sövmek istediğim anlarda hep onu arayıp kendisine söverim. Henüz diyetini ödemediğini düşündüğünden her halime katlanıyor..

Sahi evlenseydik çocuğumuza annem mi bakacaktı.. ne saçma fikirlerin vardı lan senin Mmm!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..