Salı, Ağustos 17

yağmur..


Sabaha karşı 3'tü..
Ben uyumayı becerememiştim ama gece terörüm uyanmıştı. Baktım Şimşek yanımda, sakin ol dedim kendime, geçecekti bu kalp sıçraması.. Baktım Şimşek gülümseyerek uyuyor, mutlu olacak neyi varki diye düşündüm, ardından kurdum hemen..ötekini görüyordu rüyasında. Antalyada yaşayan, keman çalan, kızıl saçlı kevaşeyi..
Gülümseyişine sıçrayarak uyandırdım Şimşek'i, yüzündeki gülümsemeyi bozarak. "canımmm, gel yerine" diyerek çekti beni boynunun kıvrımlarına doğru, saçlarımı avuçlayarak.. "Canın çıksın, ben burda kalp krizleri geçiriyorum sen sırıtarak uyuyorsun, uyan" diye bağırdım kulağına doğru. Uyandı, yapacak birşeyi yoktu, alışkındı..
O gün ilk kez balık yedim, sabahın 4'ünde, Eminönünde pis elli bir balıkçının mangalından. İçim ağlıyordu ısırdığım şeyin yüzünü düşündükçe. Birşeyler anlatıyordu bana;
-Annem mutfak tezgahına döşemiş gazete kağıtlarını, dökmüş üstüne unu, hamsileri una batırıyordu sonra da kızgın yağa atıyordu. Baktım gazetede Sinan Cemgil'in fotografı, annesi güzel gözlü oğlum benim diye severmiş, ölüm yıldönümüymüş.. Hemen yanında hamsi bana bakıyor.. İçim bir tuhaf oldu, gözler.. ikisi de ölüydü artık. Yemedim o gün o hamsiyi, aç uyudum, kızdım da anneme.. Sadece o gün ama.. Sonra ne zaman balık yesem aklıma o görüntü geldi.. yedim yine de. Hayat.. diyalektik.. materyalizm.. Troçki der ki..

Gerisini dinlemedim, o karede takılı kaldım. Yüzü olan şeyleri yiyemiyordum. Şimşek bunu bildiğinden, balığın kafasını kestirerek koydurtmuştu önüme.. İçim ağlaya ağlaya yedim. Balığın öteki olduğunu düşünerek, sonra kusarım bunu boktan bir çöplüğün yanında dedim. Olmadı, öyle bir yere götürmedi beni, içimde kaldı öteki balık..
O gün bugündür öğütemem.. Midemde yüzen büyük bir lokmadır öteki ve sonrasında gelen tüm ötekiler..

Sakatlanmıştım. Ayak bileğimden kasıklarıma kadar beni sarmalayan demirden bir aletle yatmaya mahküm edilmiştim. Şimşek askerdeydi, yemin töreninden sonra ailesiyle çıkıp yanıma, İstanbula kaçacaktı. Sabahın 3'üydü. Öteki aradı beni. Şimşek'in ona yazdığı mektubu okudu. Üşenmiş olsa gerek, ikimize de aynı mektubu yazmıştı. İstanbul'da hava yağışlıydı, ben yürüme yeteneğimi kaybetmiştim. Sabahın 4'ünde aradı beni Şimşek. "Geldim, aşk bizim şehrimizde sen nerdesin" dedi. Tuvalate bile tek başıma gidemiyordum. Ev halkı uyuyordu. Annemlere bir mektup bıraktım, "organizasyon bensiz devam edememiş, şoför beni almaya geldi, gittim ben, emin ellerdeyim merak etmeyin" diye.. onları sabah şokuna bırakarak.
Çıktım aşkı karşıladım, iki koltuk değneğiyle.. Fındıkzade'de Truva Seyahat'in önündeydik. Sarıldı bana, yağmur yağıyordu. Öptü, öptüm. Hiçbir şey demedim. Ne mektup vardı dilimde ne öteki..
Bir balık vardı aklımda, içim ağlıyordu..

18 yorum:

  1. sen neşeli kızsın.. sana gülmek çok yakışır

    YanıtlaSil
  2. biz sizin gibi akıllı kızlarla karşılaşmak için çabalarken ötekilere mahal verenleri anlayamıyorum cidden.

    YanıtlaSil
  3. öteki nasıl bir kevaşedirki seni arar?
    sevmiyorum böyle kadınsı oyunlar yapanları.buna olanak sağlayanları.

    YanıtlaSil
  4. @selim.. sağol dostum ;)

    @bülentin kanadı.. problemi içinizde arayınız :)

    @orphaned.. oluyor öyle bazen.. ama siz de problemi içinizde arayınız :)

    YanıtlaSil
  5. her sabah kahvemi alıp ilk iş seni okuyorum.hergün yaz lütfen.yarım kalmasın keyfim.

    YanıtlaSil
  6. şöyle yarım tandır baş olsada yesek canımı çektirdin. ama bende dayanamıyorum bana bakan bir göz olmasına. önce beyini hemen akabinde gözünü yiyorum.

    özet: ayıklanmamış yarım baş olsada yesek.

    YanıtlaSil
  7. ahah çok kötüsünnn ama sen.. seni yokederim :)

    YanıtlaSil
  8. @zeynep eşşekler kadar yoğun bir döneme girdim, çok çalışıp az yazacağım maalesef. kötü haber!..

    YanıtlaSil
  9. yazının paragrafları öyle farklı kiaralarında geçiş bağı yok... küt bir başka sahne...

    Balığa gelince evet üzülürm balığa yiyemem bırak yemeği göremem bile gözlerindeki bakışı içi ürperiyor insanın, 'ısırmak ne demek'..hani tom jeryi yakalayınca jery aile albümünü gösterir ya öyle bir sahne...

    öte yandan ötekine gelince diyecek bir şey yok sen zaten göğüslemişsin payına düşeni...

    YanıtlaSil
  10. geçiş bağı konusunda haklısın. ikisi arasında oldukça zaman var oysa ve haklısın anlaşılmıyor bu zaman farkı :/

    YanıtlaSil
  11. arası bilerek isteyerek atlanmış, anlatılmak istenmemiş de olabilir çünkü: sonunda yumuşak bir konu geçişi için üç nokta bile konmamış okuyan hop bu bişeyler gizlio diyo ya da ben diom:)

    not. bugun oturdum bende o yumuşak geçişi yapamadığım için yazamıyorum:)kalıorum öyle!

    YanıtlaSil
  12. aradaki kısım pek yumuşak değildi ondandır belki ;) öyle bir solukta yapılacak uygun bir geçiş yok sanırım..
    öğrenmeye meyillim, umudum bu akşam yazılacak olan da :)

    YanıtlaSil
  13. anlaşılan yazar 4 akşamdır yazacak:)

    YanıtlaSil
  14. işten güçten vakit kalmadı.. şimdi bir deneme yapayım bari..

    YanıtlaSil
  15. nası içimde gezindi cümleler bilemezsin. iki yerde birden olabilen adamlara öfkem dinmiyor. ve buna fırsat veren kadınlara da. bu ben olduğumda, kendimi de affedemiyorum...

    YanıtlaSil
  16. kendini affedebilmek en zoruymuş meğer.. insanın en zor atlatabildiği şey kendisini değersizleştirmesiymiş.

    YanıtlaSil
  17. nerden geldim bu bloğa... oysa ki arkadaşa bakıp çıkacaktım, bir "yoksunluk" un ettiği işlere bak... beni buraya tıpış tıpış getiren ayaklarımı, kelimelerin sıkıca tutmuş bırakmıyor...
    ahu,siz hep yazın olur mu...

    YanıtlaSil
  18. siz böyle derseniz ben şimdi bundan iki lirik çıkartırım..
    teşekkür ederim.
    arkadaşınız hep burada, sık sık uğrayın olur mu :)

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..