Pazar, Mayıs 16

eyvah!..



Dışı şekerleme gibi renk renk ve iştah kabartan, içi kabuk kabuk et törpüleyen bir hikayeydi bizimkisi. Yani sevgili, nerden bakarsak bakalım dışardan mantıksız, içerden fos birşeylerimiz vardı..
İnsanlarla bir alıp veremediğim yoktu, hatta insanları severdim diyebilirim. Ama lanetli yanlızlığımdan kurtulmak istiyordum. İnsanlar ayak bağıydı bana, fazla kalabalık ve fazla şuursuz hallerde birarada, birarada değilken in gibi bir yalnızlıktaydık.
Otuz yaşa has kadınsı duygular ön kayıt yaptırmışlardı bana. Sinsi sinsi giriyorlardı hayatıma.. Eyvah yalnızım, eyvah Ayşen de mi evlenmiş, eyvah Gülsen hamileymiş, eyvah bu kadınlara ne oluyor, eyvah bütün eski sevgililerim artık evli, eyvah eyvah eyvah.. Yalnız ölecek kadın mıydım ben!!!
Sen bütün bunlardan habersiz karşımda bana sevimli sevimli birşeyler anlatırken ben dünyanın en komik cümleleri sendeymiş gibi gözlerimden yaşlar gelerek gülüyordum. Sen de kendini eğlenceli sanıyor, beni anlayabilen bir kadın çıktı diye seviniyordun. Üzgünüm sevgili, yeni öğrendiğim raconu deniyordum; seninle çok eğleniyorum, beni güldürebilen tek kişi sensin bu hayatta, sadece seninle kendimi güvende hissediyorum, huzuru sende buldum.. Hadi ama kandırmayalım birbirimizi, kimsenin askerlik anılarını dinlemekten zevk almayız biz.. Eve vardığında bana haber ver denildiğinde kendimizi güvende hissetmez, bütün gün yanımızda hımbıl hımbıl oturuyorsunuz diye bundan da huzuru bulmayız. Ama sizin gibi mükemmeli arama budalalığımız olmadığından elimizdekine yatırım yapar, uyum sağlarız.
Telefonlar çalar, bir yerlere davet edilirsin.. İki kişilik bir evciliktir artık oynadığın, racona uymak gerekir.. "sevgiliyle konuşayım gelebilirsek haber veririm"dersin. Sevgilinin genelde başka planları vardır ve genelde evde oturmak üzerine kurulu planlardır bunlar.. "E akşam seyrederiz diye film almıştım ama ben.." diye başlar ilk bahane, "pizza da söylerdik" der hemen ardından, hani yemek yapmana da gerek kalmayacak, hadi yırttın diye size bir iyilik bahşetmişçesine.. Sanki sinema eleştirmeniymişiz gibi, vizyonda, geçmişte, tarihte ne kadar film varsa hepsi seyredilmiştir evcilik oyunu boyunca.. Yine de sanki ilk kez birlikte film izleyecekmişiz gibi yapay bir heyecanla "hey yoo şahane olur" diye sevgilinin yoksun fikri takdir edilir. Telefon bekleyen arkadaşlar geri aranır, biz gelemiyoruz diye.. Oysa arkadaş "siz"i değil "sen"i davet etmiştir, ama "eyvah yalnızlık" dürtüsü içine yerleşince tekil şahıslar çoğul şahıslara dönüşür.. Herkes o davete neden katılmadığını bilir, illaki evde sevgiliyle film izlenir.. Ama bunu herkese sanki dünya sanatının neferiymişsiniz gibi, biz bundan çok keyif alıyoruz, hem ufkumuz çok genişledi, kore sineması, avrupa sineması, politik ingiliz yönetmenler bizden sorulur diye aksettirirsin.
Sevgilinin yaptığı lapa pilavlar parmaklarına varana kadar yenilir.. Duvara çaktığı çivi günlerce alkışlanır.. İşindeki kıytırık bir başarısı dünya gündemini sollar..
Ayrılamamak ta evcilik oyununun bir uzantısıdır sevgili. Sen sanırsın ki kızcağız bana aşkından ölüyor, yazıktır acılar içinde kahroluyor.. Oysa herşey "eyvah yalnızım" sendromudur. Alışkanlıktır, bitmesin horoz şekerimdir..

2 yorum:

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..