Pazartesi, Eylül 12

yani hepsi olsa...



"Üzülme.." dedi.
"Ah benim salik kızım.. Öğütlediydim sana. Yırtılmışsa bir kez yüreğin, dikiş aralarından tatlı tatlı acır da acır bu güzel ruhun.. Sen bu deşmenin çığlığını bastır artık, izin ver de kabuk bağlasın yaraların".

Sabaha karşının 3'ü.. Dervişe iç sesimle oturmuşuz beyaz koltukta, çevirmişiz vantilatörü kendimize.. Biraz boyunumuz mu tutulmuş, neden ikimizde de bu büküklük?

"Sonunu kurcalayarak sürdüremezsin hayatı. Gözlerini kapa, nefesini tut ve dal derinine. Kucakla hayatı, gir koynuna, uykular seç kendine, sokul usulca, daya başını.. Bırak dinlensin güzel aklın.. Yüreğine düşmüş aşk.. aklının ne vazifesi olur bunda a benim salik kızım.."

Boynumdan sırtıma doğru bir bıçak darbesi gibi ilerliyordu sancı.. Banyonun ışığı patlamış, ampülü değiştirmek için uzanmam lazım, kolum kalkmıyor diye dert ediyordum. Bir gece daha karanlıkta yıkanmak istemiyordum.. "Korkuyorum" diyordum belli belirsiz.. Bir ıslık gibi çıkıyordu ağzımdan "hşşş!. korkmak yok".. ayırtedemiyordum kimden geliyordu bu cevap, ben mi dervişe hatun mu...

"İkincisi olmalı insanın" diyor.. "İkincin olmalı.. sırtın tutulduğuna uzanabilecek, korktuğunda elini sıkacak, durduğunda devam edecek.. Yüreğinin yükü nasıl da hafifler o zaman.. İzdüşümünde ferahyacaksın salik kızım.."

Tatlı dille, naif bir ses tonuyla herşey ne kadar kolay açıklanabiliyor, kabul edilebiliyordu.. Oysa hafifletmeye çabaladığımız hayat serserinin tekiydi.. Elinin tersiyle idame ettiriryordu beni ve her tarafı toz griydi..

Dedimki.. "herşey dediğin gibi olsaydı.. dikişlerimden ipi çekip atabilseydim, sökülüp düşseydi kabuk bağlamış yaralar.. sonra ikincim ya da yedeğim (izdüşümüm müydü amaaan her neyim ise) sonuna dek sürdürebilseydik bu hacıyatmaz oyununu... Onun omzuna yerleşseydim, elimi sıksaydı, kulağına mutluluk sözleri verseydim.. herşey böyle olsaydı işte rengi, tadı, adı ve sanı ne olurdu hayatın? ne kadar yakışırdım bu mutluluk albümüne?.."

"Aklın delilikte bir vazifesi yoktur demedim mi? Perdeyi arala ve ikincine merhaba de.. Deliliğin tuzağına düş diyorum sana a benim salik kızım. Bundan sonra akılla yaşamak yazıktır sana.. Kimsesizliğine acı.. hayatına yük etme şişmiş yüreğini.."

Laf kalabalıklarını oldum bittim sevmezdim. Ama dervişe iç sesimin her dediği bir cüzdü bende.. Kendini bilmez Leyla'nın teki değildim elbet.. ancak dervişemin sesinin peşinden çöllere seve seve düşerdim.
Öyleyse...
Kucakla beni aşk... Omzuna yerleşeceğim.

4 yorum:

  1. Böyle bir yaazıya nasıl yorum gelmez. İnanılır gibi değil. Gerçi tecrübe ile sabit olmalı fakat hala çok da anlamlandıramıyor bu durumu. Bloglar için enteresan bir denge söz konusu. Herneyse, "Kucakla beni aşk... Omzuna yerleşeceğim." Bu cümle harika bir son hatta bir o kadar güzel bir başlangıç olabilir. Çok beğendim.

    YanıtlaSil
  2. Kurmaca mı, yaşamaca mı anlamadım. Üslup müthiş.

    YanıtlaSil
  3. teşekkür ederim leander.. çok yorum olmasın da böylesi olsun :))

    kurmacalar da biraz yaşamaca değil midir saksağan.. iç içe işte :)

    YanıtlaSil
  4. Çok naziksin, ben teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

üşenme, erteleme, vazgeçme, yorumla..