Pazar, Ocak 16

ben hamken yandım.. buna ne demeli sevgili rumi..



Ben de topraktan bir candım altı üstü.. Ol demiş ol'muşum.. Bu kadar.
Ben aciz kul.. Aşk'la nasıl parsellediğimi sandım cennetin ırmaklarını, bağ çiçeklerini, tuba dallarını.. Sahi ne vardır tubanın dibinde.. Neyse sırlar bu yazının konusu değil..
Mukaddes öykümüzün nihayetine hiç yakışmadı telefonda "bitsin" demem, kabul. Ama sen de kabul et hiç şık olmadı "bitsin tabi" diye kesip atman.
Tutuşuyordum, pişmeye yeni başlamıştım. Aşkla başım dönüyor, bu yanma, yok olma hissi beni kendimden uzaklaştırıyordu. Artık kırıp parçalamıştım kulağımı, gözümü, bedenimi. Ben'likten çıkmış, aşka ölüyordum her saniye. Bir kalbin için, bu koca cihanı ateşe vermiştim.. Varlığımı bu aşkta yok'a yazmıştım.
"Bitsin tabi, hadi" diye kapattın telefonu.
Yanlışlıkla kapandı sandım ilk önce, saftirik bir mizacım vardır bilirsin. Sonra tekrar aramanı bekledim.. Bekledim.. Yok kızgınlıkla kapattı dedim.. Geçer siniri arar dedim. Bekledim.. bekledim.. Kapris bana hiç yakışmamıştı, hani aşk-yanma-yok olma neresinde bunun dedim. Şimdi nasıl içine çekilmiştir, gözlerine kan oturmuştur, şimdi nasıl gururludur.. arayım özür dileyim dedim.
Açtın telefonu, oldukça gürültülü bir gece kulübündeydin belliki "haaa ne var, ne diyeceksin söyle çabuk" dedin. Kabul et, oldukça öldürülesiydin..
Sonraki her gelişin, her arayışın cehennem ateşiydi. Cennetin hararetinden iz yoktu.
Şimdi orada burada paylaşıyor kızlar şiirlerini.. İnceden bir ney sesiyle, fonda senin siluetin. Hepsinin altında yorum enflasyonu..
Diyorumki bu kadardın da biz neden göremedik onca zaman..

Yahu bir de ota boka, habire "bir bu kadar".. falan diyerek başlamasaydın her mısrana çok şahane saygı görecektin nezdimde. budur..

Çarşamba, Ocak 12

rumi'den..




"Mevlana’nın dediği gibi ahunun kokusunu takip etmek neyse, Allah’ın tabiata sinmiş nurunu izlemek de odur. Söz konusu olan kokuyu bırakıp ahunun kendisinde fena olmak değildir. Onunla birlikte yürümektir esas olan.."

Salı, Ocak 11

aşk'a..


Okul ne ola ki.. Benim üniversitem sendin.. Binerdim sarı bir otobüse, üstünde güreşen pehlivan resimleri.. Yoldaki çizgileri saya saya gelirdim sana..
Otogar kalabalığında beklerdin beni. 2 saat 15 dakika.. saniye saniye sayardım, o zamanlar böyle beş dakika boş vaktimi yatırmazdım uykulara..
Ne güzel karşılardın sen.. Nasıl kucaklardın..
Şımarığın tekiydim o zamanlar.. boynuna atlar, dünyayı durdururdum..
Yol boyunca durakları sayardık.. Edirne, Babaeski, Lüleburgaz, Kınalı, Silivri, Kumburgaz, Çatalca, Bahçeşehir, Mahmutpaşa, Şimşek.. Kimseler bilmeden papatyalarımı paylaşacağım Şimşek..
Metalik bir arabaya binerdik, plakası "au".. Bir saniye susmadan anlatırdım koca haftayı.. Bir detayı atlamadan.. Yorulurdun beni dinlemekten, anlamazdım o zamanlar.. Şimdi anlayabiliyorum surat ifadeni.
Hep aynı cümle çıkardı ağzından "sen çok güzel bir kadın olacaksın ve ben bunu kaçıracağım".. Anlam veremezdim, düşünmezdim, güler geçerdim. Sahi ben her şeye güler geçerdim. Varoluşsal sorunum, sırıtıklık..
Yanağını okşardım, yanakların avuçlarınım arasında "şimşek, ben seni çok özlüyorum yahu" derdim, direksiyonu bırakıp sıkardın ellerimi "kahretsin" çekerek. Anlamazdım.. İçim erirdi nedensiz.. Sen hep bilirdin, bense şimdi anlıyorum..

Göğsümde taşıdım yıllarca resmini.. Ben terlerdim, yüzün silinirdi, cüzdanından yeni bir resim çalardım. O zamanlar bilemezdim böyle bir gece ansızın silik siluetinle karşılacağımı.. Aniden saçma bir defter arasından çıkıp düşeceğini.. Bilemezdim aşk.. Aklımın ucundan geçmezdi, ben böyle "sen de kimsin" gecelerindeyken, senin bir artıkçının kollarında sabahları getireceğini..

Artık söyleyemesem de sana "ben seni çok sevdim".. ve sen hala bir fotoğraf lekesisindir terleyen göğsümde..

Pazartesi, Ocak 10

özlemle 3. yıl..

Göz gözü görmez geceler oluyor bazen..
Karanlık çok ta koymazdı, cam gibi parıldardı zeytin gözlerin.. Elimi uzattığım yerde olurdun hep, en fazla bir kol uzağımda..
Yazmayım dedim.. Bu gece sessizliğine eşlik etmek istedim. Kahrolası bir kuş kondu pencereme, hem de bu soğuk havada.. Yok dedim, o nefret ederdi kuşlardan, kuş tüyüne bürünüp gelmez bana.. Hem inanmam öyle uyumuş kalmışların başka başka bedenlere bürünüp gelmesine. Yine de kovamadım bu şu lanet kuşu..
Varlığım, hastalığım, uykum, hayatım.. şahidim..
Pıtır pıtır ayak seslerin kulağımda.. Ne kadar özlesem.. o kadar az sana.
Güzel uyu.