Cuma, Aralık 24

havalar da güzel gidiyor...


Efendime söyleyim.. günler pek şahane geçiyor etrafta..
Ama benim ayarım neden bozuk lan blog?

Eşekler gibi çalışıyorum, kendime ayıracağım üç kuruşluk vaktim yok. Cüzdanımdaki para bile bir haftadır aynı, o bile bitmiyor ben tükendim a blog.
Kendime ayırdığım vakitlerden nefret ediyorum. Vakit dediğin iki ucu boklu değnek zaten, sokayım vaktine.. siktirsin gitsin afedersiniz.

Bob Marley demiş, yaşlandıkça ağzınız bozuluyorsa, hayatı anlıyorsunuz demektir diye. Böyle mi demişti.. Hatırlayamıyorum lan blog. Hatır dediğin nedir ki, koyun gitsin afedersiniz.. ya da affetmeyin.. affetemek dediğin nedirki.. Amaann işte neyse..

Aklı karışık bir insan olduğumu defalarca söylemiştim. Mevsim dediğin şey normallerinde gitmezse benim zihnim sürçüyor. İçim çıkıyor, çekip gidesim geliyor her yerden, kendimden bile. İnsan kendinden gidebilir mi blog? Ben gidebiliyorum.. hoş asla insan olduğumu iddia etmem o ayrı..
Ne diyordum.. aklım hiç selim değil. Bilmediğim sokaklarda dolaşıyorum. Kaybolma ihtimalim yüksek. Karga kılıklı bir rehberim de yok.. Hoş benim hiç rehberim olmadı bu hayatta.. Sahi karga da benim, burnu boktan kurtulamayan da.. Kendimle geçinip gidiyoruz.

Kabul psikolojilerim bozuldu benim. Çok ta yorgunum a blog, toparlamaya mecalim yok inanki.. Şöyle yığılıp köşe yastıkları gibi, geçmişten birilerini düşünüp ona ağlayım sayıp söveyim bir rahatlayım diyorum. Kısmet değil zannımca, olmuyor.

Yeni yollara giriyorum. Zemin kaygan, ortam hararetli, sözler ıslak.. Ter ter terliyorum. Kaybolma ihtimalim bünyemi delirtiyor.. Gözümü alamadan gidiyorum.. o kadar!.

Perşembe, Aralık 16

biri vazgeçmek mi dedi..


Eve yürürken yağmur yağıyordu..Tren yolunun yanındaki kaldırımda durmuş hayatıma fon müziği ararken o sesi duydum. Tren rüzgarını yanağımda hissettim. Önce yanağım yandı.. Sonra tarif edemeyeceğim bir ses çıktı dudaklarımın arasından.. Taa en derinlerden gelen, sadece o'nun tarifsiz anlayabileceği bir ses..
Demiştim.. sen hep kalacaksın.. zamansız yağmurlarla sızlayan bir yara olacaksın bende diye.. Hatırlarsın.. İkimizin sırtında birbirimize sapladığımız bıçaklar vardı, söküp atmıştık bir anda.. Sırtımızı dönüp birbirimize uzaklaşmıştık farklı yollara.
Sırtımın sızısı mıydı gözlerimden dökülen, yağmur mu fazla gelmişti, o mu taşıyordu içimden ayırtedemedim. Bildiğim tek gerçek.. ben yıllardır hiç ağlamamıştım..

Saat sabahın 3'üydü.. Buz gibi Edirne'deydim.. Çıkmışım köprünün tepesine, bataklığa düşen yağmur damlalarını yakalamaya çalışıyordum.. Bağıra bağıra ağlıyordum. Yanımda kim olduğunu bilmediğim bir çocuk.. "sen artık çok tehlikeli olmaya başladın, birazdan tren geçecek bizi silip süpürecek hadi artık gidelim" diye bana yalvarıyordu.. Elindeki şarap şişesini alıp, gözlerimden yaş aka aka dikiyordum kafama... "Bak, artık benim tek arkadaşım sensin.. Birtek sen varsın artık bu dünyada.. hadi nolur yardım et bana, onu artık sevmek istemiyorum".. Yüzüme öyle üzgün bakıyorduki, yok bana acımasın bana yardım etsin istiyordum.. "Beni sevsin demiyorum sana, çıkart şunu içimden.. artık onu sevmeyim lütfen.. lütfen yardım et bana.. lütfen".. Yapıştırmışım köprünün korkuluklarına çocuğu, içimiz dışımız sırılsıklam.. yapışmışım yakasına.. Trenin sesini duyuyorum.. Birazdan üstümüzden geçecek. Ayakta duramıyorum, içim dökülüyor.. Trenin sesi kulaklarımızı sağır edecek.. Rüzgarı elimdeki şişeyi kırıyor.. Adını bilmediğim çocuk beni kucaklayıp ikimizi de korkulukların diğer tarafına atıyor. Düşüyoruz.. Çamur içinde kalıyoruz. "Artık onu sevmeyeceğim di mi" diyorum.. "Az önce yeniden doğdun, bence artık onu sevmeyeceksin" diyor..
Tek arkadaşımı bir daha hiç görmüyorum. Cebimde bir not buluyorum "unutma, sen anka kuşusun!"

Yıllar sonra bir yılbaşı gecesi çalıyor telefonum. Evde tek başımayım, jackle hem sohbet ediyorum, hem bitiriyorum onu.. Başım dönüyor.. Ne zaman sesini duysam içim çıkardı, içim içimden uçar giderdi.. Yine aynısı oluyor, koltuğa sarılıyorum.. "o içerde uyuyor.. bu hep böyle. o hep uyuyor. ben hep onu uyutup seni düşünüyorum. o hep uyuyormuş gibi yapıyor.. ve ben herşeyi kaçırıyorum. seninle başlayan güzel sabahları, seninle uyumayı, beni gözlerini kocaman büyütüp boynuma sarılarak karşılamanı, kavga ederken bana saldırmanı, seni sevmeyi.. sen çok güzel bir kadın olacaksın ve ben hep sana uzaktan bakacağım, gelip bu lanet koltukta uyuyacağım, içeride uyuyan karımdan nefret ederek, içimde acaba ne yapıyor bu kız hüznüyle.. gecenin bir yarısında pencerenin önüne gelip ışıkların yanıyor mu diye bakacağım, hala karanlıkta uyuyamadığın için güleceğim sonra içim çürüyecek.. işten çıkışını seyredeceğim.. sen topuklu ayakkabılarınla sokağa hayat vereceksin, sonra o çirkin çocuğa uzaktan el sallayacaksın.. beni gördüğünde hep koşarak gelip üstümü başımı çekiştirerek sarılır öperdi beni diye sevineceğim.. kavuşmalarımızı özleyeceğim.. bu hep böyle olacak.. hayatımın en güzel yedi yılını lanet bir evlilikle sonlandırdığım için kendimi affetmeyeceğim.. bu hep böyle olacak.." Onu dinlerken dudaklarımın arasından tarif edemeyeceğim bir ses çıkıyor. Kapatıyorum telefonu.. Koltuğa sarılmayı bıraktığım anda yere düşüyorum. Unutma diyorum kendime, sen anka kuşusun..
Saatime bakıyorum, sabahın 3'ü.. Yağmurlu bir yeni yıl sabahı..


*****************************************
sevgili "adsız" vazgeçmeyi anlat demiştin.. sanırım anlatamadım. o süreci anlatmak için yeterli materyalim var ama bugün tarifsizim.. giriş olsun bu.. olmaz mı?..

Pazartesi, Aralık 6

morumtrak


Aklım karışıktı zaten son günlerde.. Hoş aklım hep biraz karışıktır benim. Buraya kadar bir sorunumuz yok..
Kronik bronşitim ayyuka çıktı son günlerde. Hoş kronik olduğu için ara sıra ayyuka çıkması normal. Bunda da bir sorunumuz yok.
Başım çok ağrıyor, alnımı yarmak, gözlerimi çıkartıp bir kenara koymak istiyorum. Son bir senedir bu istek hep var bende.. Bunda da bir sorunumuz yok.
Uyuyamıyorum. Gece gelince şehre.. benim uykum başka dünyalara firar ediyor. Kitap okuyorum, müzik dinliyorum, twitterda aforizma okuyorum. Uyuyamıyorum. uyuyamamak çok düşündürücü bir eylem. Gün ağırana kadar düşünüyor insan.. Geçmişin cebirini yapıyorum, lan bu matematikçiler nasıl adamlar azizim.. İnsan hayatını hesaplayabiliyor.. Bir gece uyumayın iki kulaç düşünün. Hesap kitap yapın, eksileri kırmızıya boyayın ve mosmor hayatınıza bakın.
Uyanamıyorum. Nerden baksan çok kalitesiz bir uyku benimkisi.. İnsanı yastığa, yorgana sarıyor. Bronşitim bütün solunum kanallarımı tıkadı, alarmdan önce kendi horlamama sıçrıyorum. Gülmeyin hayvan gibi, hasta olmasam nefes aldığım bile duyulmaz benim uyurken. Ama hastayken, gık diye gidecekmiş gibi uyuyorum, insan değilim artık diye uyanıyorum. Yok, uyanamıyorum.

Alkollüyken telefon kullanmamalı insan. Uyku savaşımın içine bazen geçmişten gelen sesler giriyor. "Ben.. " diyor "aslında kalbim hala senin avuçlarında" diyor.. Bedenini vermiş ama kalbini paylaşmamış. Bu klişe dolu sızlanmalardan nefret ediyorum. Üstüne uyuyamıyorum, üstüne uyanamıyorum. "Var mısın".. diyor, "hadi gel seninle hemen yarın evlenelim" diyor.
Billahi kadınların evlilik deliliği yok. Erkeklerin sendromu bu. Her günlerinin içine korkuyorum, kaçıyorum, bana göre değil yalandan kalıplarıyla bu evliliği sokuşturuyorlar.. Sonra biraz alkol alınca, aslanlar gibi evlenelim diyorlar. Sonra da neymiş efendim kadınlar evlenmek için deliriyormuş, bizim amacımız düşürdüğümüzü kafeslemekmiş.. bıdı bıdı.. Haydin ordan..
Sahi neden herkes sarhoş olunca benimle evlenmek istiyor lan!.
Neyse efendim.. Bu konuya bir açıklık getirelim. Biz kadınlar için evlilik sizin düşündüğünüz gibi hayatımızın gayesi değil. Kurmuşum hayatımı, yapmışım kariyerimi, dizmişim evimi.. Deli olmam gerekir, kurulu düzenimin ortasına çoraplarını yıkamak zorunda kalacağım bir erkek insanını yerleştirmekle. Sizin sadece korktuğunuz o hadiseden benim ödüm kopuyor. Çıkmışım işten, gelmişim evime.. Bir sandoviç, bir kahve, bir filmle geçiştireceğim gecemi pilav yap, domatis doğra, gömleklerini ütüle, sırtını sıvazla, keyfine köle ol, egosunu tatmin et ile heba mı edeceğim. Şaşırmış olmalısınız..
Otuz yaşına geldik ya herkeste aynı soru, neden hiç evlenmedin.. Dul mu olaydım... anlamıyorumki ben sizin sorularınızı cevap vereyim. Ahh bir de evrende karşılaşabileceğiniz en geniş soru var "evlenmeyi düşünüyor musun".. Şimdi niye durduk yere düşüneyim.. gelin de güvey de benken.. Evet biz kadınlar her gece uyumadan önce beyaz gelinlik hayali kuruyoruz. Çil çil altınların içinde yüzüyoruz. Fişekler çakıyor.. Delisiniz siz yaa..
Bizi ne mühendisler, ne doktorlar, ne mimarlar istedi de biz istemedik, kabul edin bunu annecim..
Yokum!.

Ne diyordum.. Başımıza gelen herşey başka birşeyler bağlantılı.. Tetikleyicilerle dolu an'lar.. Uyuyamadığım için uyanamıyorum. Bronşitim var diye başım ağrıyor. Başım ağrıyor diye çok düşünüyorum.. Çok düşünüyorum diye uyuyamıyorum. Uyuyamıyorum diye uyanamıyorum.. Kuyruğunu yakalamaya çalışan aptal köpekler gibiyim..
Aklı karışıkken daha çok hata yapabiliyor insan. Hatalar cazip geliyor. Bir hataya meyyalleniyoruz. Aklın karışıkken bir hataya bağlanma olasılığın artıyor. Doğru olan herşey tekdüze geliyor.. Yanlışlar çok çekici.. Hayat zaten mosmor.. biraz kırmızı ile daha güzel durabilir.

Biraz ateşim var, biraz uykum.. Elimde olanlar sadece bu.
Ne yapabiliriz?